
Hoş geldin Ramazan!
İsmail Detseli
Ramazan geldi hoş geldi / baklava tepsisi boş geldi.
Bu bir ramazan güzellemesidir tabi ama bu gelen mübarek ay da hiç boş gelmez. Müslümanların davranışlarına ve yaptıkları ibadete ve teslimiyetlerine göre ömürleri bereketlenir. Rızıkları ve sevapları artar, yuvalara huzur ve mutluluk gelir… Bu yazımda bundan 45-46 sene kadar önceki köyde çiftçilikle uğraşan insanların o zor şartlarda nasıl Ramazan orucu tuttuklarından bahsetmeye çalışacağım…
Son köyümde ikamet ettiğim yılki orucum bundan 47 yıl önce 8. Ay Ağustosunn6. Günü Pazartesi gününe gelmişti… o sıcak Ağustos günü daha harmanda uğraşan işi kalabalık olanlar için çok zordu.
Ama bizim ekin harman hasadımız az olduğu için oruç başladığı gün de biz harmanı kaldırmış, samanı taneyi eve taşımıştık o yıl da artık köye veda ederek Konya’ya göç etmek üzere hazırlıklar yapıyorduk.
Köylerde yaz günleri gelen ramazan aylarında sıcaklar yakıcı, işler yoğun, günler uzun… Vücudun suya çok ihtiyaç duyduğu zor günlerde kırsal kesimin vefakâr insanları bu kadar zorluğa ve cefaya karşın asla dini ibadetinden ve oruç namazından taviz vermezler. Hem o zor işlerini yaparlar hem de oruçlarını tutarlar, namazlarını kılarlar.
Peki, nasıl tutardık o günlerde orucumuzu? Bir kere sahurdan sonra yatmak yok, azık katma derdi de yok. Yol uzun, tarlaya gitmek için vasıta da yok. Var ama eşek ya da at…5-6 km uzaktaki tarlaya giderdik, bilhassa kırsal dağ köylerinde her işler insan ve hayvan gücü ile olurdu. Traktörü olanlar kendi tarlalarını sürer harmanını patozla sürer diğer aileler para ile bu işleri yaptırsa maddi güçleri yetmez sadece harmanı patozla sürdürür eskileri gibi öküz ve at düğeni ile aylarca sap ezmeye uğraşmadık arık. Neyse dönelim mevzuya. Uzak tarlaya varınca hemen ilk işimiz besmeleyi çekip kavrama oraklarla ekin biçmeye başlamak olurdu. Ortalık iyice ısınıncaya kadar öğleye yakın ekin işlerdik ve bir gölgeli ağaç bulursak onun altına bulamaz isek kendi yaptığımız bir güneşten koruyucu ile istirahata çekilir, ta ikindiye kadar uyku uyurduk ne kadar uyku denirse.
Ve ikindiden sonra yine bismillah oraklar çekilir, eynere durulur (eyner ekin tarlasında işlenecek kadar bölünen yer) ve yine akşamın karanlığına kadar ekinler derilir… İçimizde genç olan bir delikanlı ile gece eşeklere deste sarılıp köye harmana gönderilir. Ekin tarlası köye çok uzak ise orada kalınır ve gece gündüz ekinler derilerek hasat tamamlanır.
Bu yılların hem Ramazan oluşu hem yaz oluşu tabi birçok zorlukların oluşu demektir… Çünkü buzdolabı yok, elektrik yok… Yaşamın zor olduğu yıllar ama bunun yanında tabi güzellikler de yok değil hani. Köyümüzde eskiden çok karlar yağardı… Bizim köyümüzün doğal güzellikleri yanında tarihi güzellikleri de çok ve görülmeye değerdir. İşte bundan 2000 yıl öncesinde kazılmış olan mağaralar, kuyular bu güzelliklerin birer parçası… O kuyulara kışın içersine doldurduğumuz karları bu yaz gününün sıcağında, Ramazan ayında köyün büyükleri kuyudan çıkardıkları karları elimizdeki tepsilere veya başka kaplara doldurup verirlerdi. Evimize getirir o kar ile iftar eder, yanan vücudumuzu bir nebze serinlerdik. Şunu özellikle belirteyim bugünün orucu o günlerden çok daha kolay bunu iyi bilelim kardeşlerim.
Hepinize hayırlı Ramazanlar temenni ediyorum; sağlık ve afiyetle inşallah. Saygılarımla.