
Eski Ramazanlarda Davul ve İftar Topu!
İsmail Detseli
Bundan altmış yetmiş sene evvel, bilhassa kırsal köylerde ramazanın sembolü sayılan sahurda davul çalınması akşam iftarda top atılması çok önemli idi.
Günümüzün iletişim araçları telefon internet televizyon yoktu, hatta benim 500 hanelik köyüm Kilistra’da o yıllarda sadece 5 veya 6 evde radyo vardı. Hoparlör bile yoktu ama nahiye ile irtibat kurulabilen ilkel teller ve ağaç direkler ile önemli olaylarda 16 km uzaktaki nahiyeyle oradan da şehirle Manyetolu telefonla haberleşme sağlanıyordu.
İnsanlar bilhassa yaz günlerinde Ramazan günleri ekinde, harmanda tarlada bahçede olunca iftar topunun patlaması ile iftar ederlerdi. Köyümüzdeki 5 mescit bir de büyük camiden köyde elektrik olmadığı için yakınlara bile duyulmazdı.
Hali vakti yerinde olan her evin büyük erkeğinde meşhur köstekli DDY armalı cep saati vardı ama gece sahurda uyandıracak çalar saat herkeste yoktu. Bunun için sahurda davul çalınması, iftarda ise mutlaka topun atılması elzemdi.
Bizim köy Kilistra o yıllarda yüksek bir hüyüğün etrafında kurulmuş civar köylere nazaran çok büyük adeta büyükçe bir şehir niteliğinde idi. Çünkü 1950-1955 yıllarında köyün 470 hane 2058 nüfusa sahip olduğunu biliyorum. Nereden mi biliyorum? O yıllarda 2000 nüfuslu beldelere belediyelik verilirdi ama biz ne yazık ki bu şansı içimizdeki engellemeler nedeni ile kullanamadık.
Köyümüz şehir gibiydi derken on tane bakkal vardı. Bu bakkallarda ayakkabı tuhafiye basma pazen, ecza ağrı kesici tekel maddesi sigara tütün mutlaka bulunurdu. Civar köyler her türlü ihtiyaçlarını bizim köyden temin ederlerdi.
Bizim iftar topu da civar köylerden Botsa, Hatunsaray, Sarıkız, Kavak, Karadiğin, Evliyatekke, İlyasbabatekke, Kumrallı, Kayalı (Tulassa) hatta Erenkaya’ya (Bulumya) kadar duyulurdu. İftar topunu atacak olan davulcu, başına toplanan çocuklardan aklı başında olan birini topa yakın olan mescidden ezan sesini işitmesi için görevlendirirdi. O da gelir ezan okundu der davulcu topun memesindeki baruta uzaktan bir sırık ile ateşi dokundurur, top patlardı. Daha sonraları 1955 yıllarında köyümüzün Cuma camii yanına minare yapıldı. İlk zamanlar ezan minareden okundu, sonraları ise ses aletleri çoğaldı ses aletinden üç defa tık sesi geldi mi top patlatılırdı.
Bu işi kim organize ederdi? Köy muhtarlığı işbirliği ile köyümüzün vakıf başkanı davul çalacak kişiyi belirlerdi. Bu iş için bile birkaç kişi talepçi olurdu. Köy muhtarlığından aldığı mühürlü bir talep belgesi ve valiliğin onayı ile Ramazan ayı boyunca top için kullanılacak barut tedarik edilirdi. Davulcu sahurda davul çalacak iftarda topu atacak. Bu iş için o zamandan çocuk merakımla hatırlıyorum 30 lira ücret bir de bayram günü köyü dolaşırken ne kadara bahşiş toplarsa, ki davulcunun bu pazarlık yapılan ücretten fazla kazanç sağladığını duyardım.
Köyümüz insanı İzmir, İstanbul, Ankara gibi büyük şehirlerde çalışınca, bayram için köye gelen paralı kişiler para ile taltif ederlerdi davulcuyu. Ya da evlerin çamaşır bulaşıkta çok ihtiyacı olan kalıp kalıp sabun verilerdi köyümüzün görgülü kadınları.
Davul çalma işini kimler yapardı o yıllarda? Hepsi de Rahmeti rahmana kavuştu o vefakar davulcu insanlar. Vefakar dedim, çünkü o yıllarda kışlar çok şiddetli geçerdi, kar tipi boran bu gece çalmasam olur demek yoktu. Mutlaka gece davul çalınacaktı. Küçüklüğümde böyle bir kışın şiddetli bir Ramazan gecesini hatırlıyorum. İzzetin İsmail amca merhum davulcu idi.
O Tipide oğlu merhum Hüseyin abi ile bütün eski beki elbiseleri giymişler elinde yalandan idare ile fener dolaşıyorlar. Bizim evimiz merkezi yerde idi. İsmail emmi merhum babama seslendi: -Osman buyur ağa soba yanar mı?
-Yanar ağa.
-Ev müsaitse şu meret davulu bir ısıtalım, deri ıslandı ötmeyyor, şap şap ediyor.
Bizim evde 15-20 dakika o davulu ısıtıp tekrar işe koyuldular. Babam merhum da “Allah kolaylık versin alacağı üç beş lira ücret için bunun bir saati çekilmez” diye anama anlatıyordu. Köyde davul çalma top atma işini belirli kişiler yapardı İzzettin İsmail Özdemir, Yuvalak Ahmedi, Yuvalak Gökez Yusuf’u, Gökez Aşık Mevlüdü, Aslan Şerife’nin Mustafa Korucu. Hepsi de merhum oldular Allah rahmet eylesin. Bunların içinde en muzip olanı Yusuf ağabey idi rahmetli. Davulu çalarken mutfağı oturma odasına uzak olan herhangi bir evin mutfağına girer oralarda bulduklarından bir pratik yemek yapar yer sonrada ev sahiplerini uyandırır kalkın yahu amma da uykunuz ağır ben mutfakta yemeği hazırladım yedim artanı da siz yiyin vakit geçmeden der gidermiş. Bunu çok evde yaptığı için herkes bu şakayı hoş karşılar, güler geçermiş. Sevgi saygı muhabbet böyle idi eskiden. Selam ve dua ile…