
VELEV Kİ VAR…
Hakkı Balcı
Sosyal medyanın frensizleri şehrin ahengini bozuyor… Seçimleri adeta sabote ediyorlar…
Aslen, uzun süredir perde arkasından sürdürülen karşılıklı yıpratma çalışmaları, sosyal mecra da iftira düzeyinde cereyan ediyor…
İftiraların, abartıların, salvoların boyutu o kadar büyük ki, bu ahvalimizi görmezden gelip suçu, günahı Seyyid Harun Veli’ye fatura edecek kadar…
Şehrimizin kurucusuna dair tek kaynak kitap Makalat’ı okuyuncaya kadar bende böyle biliyordum…
Neymiş efendim; Seyyid Harun “Bu şehrin insanı dedikoducu olacak demiş…” kurtuluş cümlesi gibi, minareyi çalıp kılıf aramak gibi… Halbuki Makalat’ta böyle bir tespit ve öngörü yok…
Velev ki var…
Bu durum iftira atmamıza, dedikodu yapmamıza meşruiyet mi kazandırıyor?
Velev ki var; Allah’ın ayetleri ne olacak?
“İnsan hiçbir söz söylemez ki, yanında onu gözetleyen yazmaya hazır bir melek bulunmasın.” Kaf Sûresi 18
“Herhangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz…” Hucurât Sûresi 12
Kardeşim, Makalat-ı Seyyid Harun, kardeşinin 5. Kuşak torunu tarafından kurucumuzun ölümünden yaklaşık 250 yıl sonra yazılmış 125 sayfalık bir kitap… Fiyatı da sadece 6 lira 40 krş… Al ve oku… Ve Seyyid Harunu meşruiyet aracı olmaktan çıkar…
Sorun sende… Sorun bizde… Birimiz az birimiz çok hepimizde…
Beş adayımız var kendileri ile TV canlı yayın programımız ‘Seydimuhabbet’ programında ve haricen görüşüyorum… Hiç birisinin ağzından diğer aday için rencide edici bir kelime, bir cümle duymadım…
Hiç mi muhalefet edilmeyecek, karşı propaganda yapılmayacak, fikir beyan edilmeyecek… Elbette eleştiriler, suçlamalar olacak hem de kıyasıya ama küfür edilmeyecek… Mahlas isimlerle kurulan naylon sitelerden mesnetsiz iddialarda bulunulmayacak… İftira atılmayacak…
Yarın kimimiz; Akyol, Kimimiz kızılcalar, kimimiz ücra bir köyün mezarlığında, tek farklılığı kepir ya da yumuşak bir çukura gömülüp gideceğiz…
Gömülmeden önce bizlere bahşedilen bu hayatı da; bu şehrin bütün aksiyonlarında birlikte yaşayacağız… Kah bir kaldırımda, kah bir düğünde, kah bir ölümde karşılaşarak yaşayacağız…
Adaylarımız bunca münafıklığa rağmen seviyeyi korurken; tali seslerin sinkaflı feveranı cidden anlaşılmaz…
Bir aferin ise beklenen; aferin, aferin, aferin… Aferin size…
Abdulkadir Çat, Harun Erkan, Mehmet Katlav, Mehmet Tutal, Muammer Urhan Seydişehir Belediye başkanlığına aday isimlerimiz…
Hepsi de bu şehrin çocukları… Peki bu iğrenç feveranın bezirganlarına bakın birde…
Kaldı ki!
Hiçbirisi de iftiraları, karalamaları hak edecek insanlar değil… Sanırsınız ki bütün çamurcular cennetlik diğerleri cehenneme odun…
Halbuki ladin mahlaslı hödüklerin kendileri odun, muallimleri macar…
Hülasası;
Elbette mümkündür… Kişi fikri değişiklik yaşayabilir… Merkezi hükmün iradesine ram edebilir… Hepsini kalpten tenzih ederim ama daha dün birbirine mide bulandıran küfürleri bezeyen şahsiyetlerin aynı arenada ortak çıkar için çalışıyor olmaları; kötü bir senaryoya uyarlanmış filmin fragmanlarıı gibi…
Peki bu fragmanı izleyen; müfteri ne yapar?
Görevini yapar …
Doğrusu bağım yok bostanım yok, hiç gözlemlemedim ama…
Şayet aynı daldaki üzüm üzüme bakarak kararıyorsa; dalkavuklar haydi haydi kararır ve milletin arasına nifak sokmaktan asla gocunmazlar…
Ölüyü öpüp diriyi öpen sonrada gözü başkalarına diken vaveylacılar; nolur telaş etmeyin…
Hakikaten siz suçlu değilsiniz…
Bütün suç Seyyid Harun Veli’de…
Makalat-ı Seyyid Harun’u yazan ama bugünkü ahvalimizi yazmayı unutan Abdülkerim Bin Şeyh Musa’da…
Belki de “Belediyesi var narhı yok, motoru var çarkı yok, üç beş dedikoducu oturmuş birbirinden farkı yok…” diyerek ve bu şehri terk edip giden Mahmud Esad Bin Emin Seydişehri’de…
GÜNÜN SÖZÜ YAZININ ÖZÜ
SEYDİŞEHİR
Bazen ruhuma yapışık bir çıban ACITAN,
Bazen hücreler dolusu nefes FERAHLATAN,
Ve ömür bitti GİTSEM Mİ, KALSAM MI? Derken senden…