Hakkı Balcı

SANIRIM BU VİRÜS YETMEYECEK TERBİYEMİZE

Hakkı Balcı

Virüs hayatımızın bütün derinliklerine kadar girdi.

Bulunduğu ortama kolayca intibak eden bir varlık olarak; onunla birlikte yaşamak zorunda olduğumuzu kanıksadık...

Neredeyse uykuda bile maske takma ihtiyacı hissediyoruz artık...

Keşke, bu yalan dünya nimetlerine meyl etme ve kaybetme korkularıyla yaşamak yerine fıtratımız gereği Allah ve ahlak eksenli ömür geçirmeye gayret etseydik. Ama başaramadık.

İç sesimiz ve dilimiz pişmanlıklarımızı haykırıyor ama kalbimiz hala heva, heves ve nefislerimiz ile haşır neşir.

Geleceğimiz birkaç santimetrelik bez parçasının himmetine muhtaç ve mahkum...

Kuaför yasağı sebebi ile özellikle bıyıklarım siyasi çağrışım yapmaya başladı ki, iki taraflı ironik tepkiler alıyorum.

Kimi dost ‘sende koministler gibi kaldın.’ Kimi de yazılarında sosyalist düşünce ağırlığı var. Tipin de tam müsait. Diyor espriyle...

Öncelikle belirteyim ne komünistim, ne de kominist düşmanıyım...

Ne Lübnanlı solcu müslüman milis, ne de İspanyol sağcı falanjistim...

Müslüman bir birey ve Bir Türk oğlu Türküm... Elhamdülillah...

insanların bir tek şey dışında hayatta paylaşamayacağı hiç bir şey olmadığına inanırım.

Herkesin birbirine verebileceği bir şeyleri olduğunA, hiç bir şeyi olmayanın bile sahibi olduğu selamı ve tebessümü olduğunu düşünür, yaşarım...

İster deist isterse ateist olsun, Rabbim Rahman sıfatı ile hiç bir canlı varlığı insan, hayvan, müslüman ve kafiri rızık bakımından ayırmış mı? Ayırmamış...

Fark gözetmeden rızkın vericisi, koruyucusu ve gözeteni benim demiş mi? Demiş.

Rızk veriyor mu? Veriyor..,i.

Onların canını hemen alamaz mı? Hemen alır...

peki!

Bu sebepten dolayı alıyor mu? Hayır...

Eee o zaman benim ya da senin ne haddimize!

Sözlerim ve yazılarımdan sosyalist düşünceye yakın olduğum sonucuna varan dostlarda olmuyor değil.

Karl Marks’ın “Herkesten yeteneklerine göre, herkese ihtiyaçlarına göre” ilkesini savunarak iktisadi eşitlik ve sınıfsız bir toplum için verdiği mücadalesini yok sayamam ama,

“Ey iman edenler, adil şahidler olarak, Allah için, hakkı ayakta tutun. Bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletten alıkoymasın. Adalet yapın”. Diyen;

Mutlak doğrunun ilk ve tek sahibi Allah’ın vahyi, sünnetüllahı ve daha birçok ayeti varken; insan ürünü ideolojileri ilke edinmek eşitlik ve adalet kavramlarını ‘izm’lerde aramak, sosyalist olmak niye?

Dindarım, sosyalistim, demokratım, solcuyum, sağcıyım, ülkücüyüm diyerek özü sömürü olan kapitalist düzenin yarattığı farklı siyasal suretlerin mutaassıbı olup diğerine nefret kusmak niye?

Birinin kazanıp diğerinin kaybedeceği bu düzen kazananların; şimdi, rövanşı alma çabasında olanların; yarın sahip olmaya çalıştıkları bir savaş arenasıdır. 

Taassup sahipleri ‘hırsızlık’ gerçeğini bugün sorgulayabiliyorlar mı?

Rövanşistler yarın sorgulayabilecekler mi?

Hayır...

Çünkü; sistem açık ve net... sistemin tüm icraatları balans ayarı yapılmış sömürü düzeni üzerine...

Bu gerçek baştan bellidir... ‘

Yok efendim biz öyle  yapmayacağız, adaleti tesis edeceğiz’ lafları teraneden ileri gitmeyecek değerdedir.

Hülasası;

Devletimizi zayıf düşürecek uydurma senaryoları üreten algı yönetiminin parçası olmayalım...

Nefreti şiar edinmişlerin bilinçaltımıza yerleştirmeye çalıştığı devlet düşmanlığına su taşıyan saka kuşu olmayalım.

Devletimizi aciz göstermekten başka hiç bir işi olmayan kötü karakterlere verdiğimiz tepkilere de ‘At gözlüğü takmışsın, tek adam ve AKP Zihniyetini savunuyorsun’ yakıştırması yapanlara bunca kelam yetmediyse son sözüm şudur...

"Sözün özü kâfi gelmiyorsa; keskin bir sükût ile lal olacaksın... Yoksa; hem sözü incitir, hemde sözün sahibini kul kibriya..."

Sanırım kendi ellerimizle getirdiğimiz virüs aklımızı başımıza getirmeyecek gibi...

Rabbim hepimize Hidayet vere...

Yazarın Diğer Yazıları