
İNStANbul'DAN...
Hakkı Balcı
Yazdıklarım da insan ve topluma dair analiz, tespit, telkin varsa; içinde mutlaka bende varım... Payıma düşen kısmını 'birimiz az birimiz çok" diye üstlenir ve asla münezzeh bir tavır sergilemem...
Zira;
Bireysel değerlerin topluma pozitif katkılarının mutlak olduğuna inanmakla birlikte bugünkü toplumsal yozlaşmada hepimizin az ya da çok payının da mutlak olduğuna inanırım...
Bunun tespiti ve idrakı için bu insan kalabalığında bazen bir anlık, bazen bir günlük zaman yeter ama kendimizi de içine sokarak lütfen...
Bağımlısı haline geldiğimiz bu dünyaya ait bir çok şeyin tek sahibinin kendimiz olduğu zannı ve beklentilerimizin kölesi olarak; başkalarının samimiyetini sorgulamada pervasız ordinaryüsleri olduk maalesef...
Heveslerimizin, arzularımızın esiri, nefislerimizin tutsağı olduk...
Çıkarlar manzumesi kıskacında insana ram eden, ezik tek boyutlu bakışların, körleşen kötüleşen, kanı çekilmiş etten mütevellit kalplerin taşıyıcıları olduk...
Ve şu an;
İstanbul'un orta yerinde, Sultan Ahmet, cankurtaran, martı sesleri, tarih bezeli taş duvarların dar sokaklarını yırtıp gelen asık suratlı yürüyenlerini izlediğim; Oyuncu çıkmazının bedbaht yüzlerini mahsun Lalin otelinden sızan ahşap kokusu ile bertaraf etmenin bahtiyarı yaptım kendimi...
Denize nazır mütevazi kahvaltının sesssizliğini delip Suat sayın sesiyle içime akan Günahın benim olsun/Sevabım senin olsun/Diliyorum Mevladan/Her seven mesut olsun diye dua edip ve şarkısının adını kesin bir şerhle 'Sevenler Mesut olmaz' koyan Güftekar çelişkisi gibi herşey...
Sol yanımın şehri Kasımpaşa'ya tepeden bir iç çekiş, kardeşimin merkatı Kulaksız'a fatiha, anamı, babamı yad ediş...
Ömer Hayyam yokuşundan mastika tadında çıkış, Tarlabaşı'nda sanki herşey İstiklal caddesine nazire...
Hülasası;
Doğru oturup doğru konuşalım...
Günümüz insanı görünüşte; zengin, kalabalık ama özünde garip, yoksul ve yoksun...
Düzen ise;
sahip olduğumuz ve benimde olsun istediğimiz şeylere bizleri köle yapan, hem soyut pekala da somut derin mi derin cendere...
GÜNÜN SÖZÜ YAZININ ÖZÜ
Yoksun olduklarımızı sürekli tahayyül ederken, sahip olduklarımızı çok seyrek aklımızdan geçiririz... Bu nedenle, minnettar değil de acımasısız... 'Dünyadan Ezgiler'