Faruk Gökbulut (Kul Kozâkî)

Söz Yaşlarım Aktı İçime İçime...

Faruk Gökbulut (Kul Kozâkî)

Yayına hazırlamakta olduğum yeni şiir kitabımı düzenlerken duygularım dalga dalga köpürdü ve gönül sâhilimi yıkadı baştan aşağı. Söz yaşlarımı akıttım içime içime.... 

Meselâ "Dost Yana Yana" derken şöyle demişim;

Yâr yoluna her çıktığım seferde;
Yâr beni bin kere düşürdü derde!..
Mıh gibi çakıldım olduğum yerde;
Durup kal eyledim, dost yana yana!

Her iki yakamdan elimle tutup;
Lokma lokma, dilim dilim dert yutup; 
Edeceğim lafı, sözü unutup;
Dili lâl eyledim, dost yana yana!..

Sevdiğinin ağlamasına dayanamayan gönül bir nebze teselli dermek adına şu mısraları karalar sayfasına;

Şekvâ etmem, sorgulamam kaderi;
Lâkin kabir bildim yattığım yeri!...
Ağlarken gördüğüm o günden beri;
Her lokması zehir yediğim aşın!

Koca bir ömür var, bilmem kaç sene? 
Çiçeğim ne olur gülmeyi dene!
Yeter yaş dolmasın derin gamzene;
Gayrı ıslanmasın kirpiğin, kaşın!

Gönül bâzen de sevdiğine gelişinin müjdesini verircesine herşeyden cayıp vuslat kapılarını açar ve ona şöyle der;

Sensiz ne çok özler oldum visâli;
Gönül yaylasından meler gelirim!
Dağları deldiren Şirin misâli;
Şu gönül dağını deler gelirim!

Yüce dağ başında kar olsa boran;
Rüzgârın saçını yolar gelirim!
De canım, kim seni dertlerle yoran?
Gözünde yaş olur dolar gelirim!

Haydi artık durma gel dersen eğer;
Çuval çuval derdi eler gelirim!
Boş hayâller kurma gel dersen eğer;
Hüznümü toprağa beler gelirim!

Çekince içime sıcak nefesi;
Toz tutmuş sazımı çalar gelirim!
Aşkınla açılır gönül kafesi;
Sevdâ bülbülünü salar gelirim!..

Ve son olarak, büyük bir ümitsizlik ve inkisar içinde "Gönül Kavşağında Kestin Yolumu" der ve mısraları peş peşe dizer.

Sevdâ gülüm! Sana olan aşkımı;
İmbikten geçirip süzsem olmuyor!
Âbâd etmen için gönül köşkümü;
Yarıp da bağrımı çözsem olmuyor!

Senden aldım aşkın bitmez tadını;
Vuslatında bulur can muradını!
Sevdâ defterine eşsiz adını;
Kazısam olmuyor, yazsam olmuyor!

Gönül kavşağında kestin yolumu;
Her iki taraftan kırdın kolumu!
Aşk otağı olan a şu solumu;
Onarsam olmuyor, bozsam olmuyor!

Bir gün çınarla dost, bir gün çamlayım;
Ben sana meftunken nasıl gamlayım?
Kuru çölde sevdâ yüklü damlayım;
Çağlasam olmuyor, sızsam olmuyor!

Her an medet umdum, bir gel sesinden;
Zindan çıktı aşkın son celsesinden!
Sen uzak dururken aşk beldesinden;
Bağırsam olmuyor, kızsam olmuyor!

Kan kaplarken kirpiğinin ucunu;
Sen yerle bir ettin gönül burcunu!
Ve nihâyetinde aşk orucunu;
Unutsam olmuyor, bozsam olmuyor!

Aşk orucunu bozmamak ümidiyle; sevdâ dolu yürekler hiç çekmesin çile!..

10 Ekim 2024 / Saat: 11.44 / Mersin

Yazarın Diğer Yazıları