Faruk Gökbulut (Kul Kozâkî)

Neşet Ertaş ile Hayalî Röportaj

Faruk Gökbulut (Kul Kozâkî)

Her sözü, her kelâmı kitap kıymetinde olan büyük ozanımız Neşet Ertaş yaşasaydı ve onunla bir mülâkat yapacak olsaydım aşağıdaki gibi kısa fakat lezzetli bir söyleşi yapardım.

Faruk Gökbulut: Ustam, öncelikle çok değerli zamanınızı bana ayırıp bu söyleşi fırsatını sunduğunuz için teşekkür ederim. Âşıklık geleneğinde mahlas çok önemlidir. Sizin de mahlasınız "Garip". Neden bu mahlası seçtiniz?

Neşet Ertaş: 1950'li yılların başlarıydı. Muzaffer Sarısözen'in yönettiği "Yurttan Sesler" programında çığırdığım bozlakta dediğim gibi "Geleli Gülmedim Ben Bu Cihana." Sorunun cevabı bu olsun.

F.Gökbulut: O zaman ilk taş plakınız olan ve sözleri ilk ustam dediğiniz babanız Muharrem Ertaş'a ait olan "Neden Garip Garip Ötersin Bülbül?.." ile gariplik yakanızdan tuttu diyebilir miyiz?

N.Ertaş: Vay bana vaylar bana!.. Gariplik yakamızdan tutsa iyiydi ya, gariplik yakamıza yapışık geldi. Sekiz yaşında Çiçekdağı'nın Kırtıllar mezrasından çıkıp İbikli köyüne yerleştik. On iki yaşımda anam Döne'yi kaybettik. Babam ve kardeşlerimle bir süre göçebe hayatı yaşadık. Sonra babam Yozgat'tan Arzu adında bir kadınla evlendi. Garipliğim öylece sürüp gitti ömrüm boyunca.

F.Gökbulut: Gelelim sosyal meselelere. Ülkemizin içinde bulunduğu durum mâlum. Zamlar, geçim sıkıntısı insanların belini büktü. Herkes perîşan. Bu hâli anlatmaya hangi türkünüz ile cevap verirdiniz?..

N.Ertaş: Kendim ettim kendim buldum!.. ya da "Hatâ benim, günah benim, suç benim!.."

F.Gökbulut: Sizce memlekette zengin fakir ayırımı var mı? Varsa nasıl?

N.Ertaş: Zengin isen ya Bey derler ya Paşa; fukaraysan ya Abdal derler ya Cingan haşa!..

F.Gökbulut: Ustam, Abdallık kültürü bu ülkede yıllarca yanlış anlaşıldı. Tâ ki, Neşet Ertaş zuhur edene kadar... Benim kanaatimce, kelime köküne bakınca da "Abdal: Bedel ödeyen" diyebilir miyiz? Sizin hayat serüveniniz de bunun aynası olmuş.

N.Ertaş: Gurban olduğum benim diyeceğimi sen dedin zaten. Abdal, bedel öder hep; amma neyin bedeli dersen, insan olmanın.

F.Gökbulut: Ustam, bütün bunların sizce eğitimle bir alâkası var mı? Cehâlet mi bizi bu hâle getirdi?

N.Ertaş: İsterim ki, bu dünyâda hiç kimse câhil kalmasın; okusun ilmin kitabını, câhilden akıl almasın’’…

F.Gökbulut: Câhil insan, doğruyu bulamazsa ne der?

N.Ertaş: Câhildim dünyânın rengine kadım; hayâle aldandım, boşuna yandım. Ayrıca; ilimsizlik, bilgisizlik yüzünden cehâlet hortlayıp çıkar mı çıkar; sevgisizlik, saygısızlık yüzünden insan insandan bıkar mı bıkar!..

F.Gökbulut: Ustam, sizin türkülerinizin hepsinde ‘’Gönül’’ ifadesi geçiyor. Ne demek bu gönül?

N.Ertaş: Kalpten kalbe bir yol vardır görünmez; gönülden gönüle gider, yol gizli gizli!..

F.Gökbulut: Ustam, kadın haklarıyla ilgili ne dersiniz?

N.Ertaş: Ne diyeyim evlat. "Kadınlar insandır, biz insanoğlu!.."

F.Gökbulut: Peki günümüzün kangreni olan kadına şiddet olayları? Hele ki son vahim olay "Narin" için ne söylemek gerek?

N.Ertaş: Doyulur mu?.. Doyulur mu?.. Canana kıyılır mı? Canana kıyanlar Hakk'ın kulu sayılır mı?..

F.Gökbulut: Usta, dünya barışı ve kardeşlik için ne yapmak gerekli?

N.Ertaş: "Gel sevelim, sevileni seveni; sevgisiz suratlar gülmüyor canım!.."

F.Gökbulut: Sizce insanı neler kahreder Ustam?

N.Ertaş: Bir ayrılık, bir yoksulluk, bir ölüm!..

F.Gökbulut: Yaşamak için en çok neye ihtiyacımız var Usta?

N.Ertaş: Aşk tabii ki, aşk... Aşk biterse yorulur insan. Bir gün ben ölürsem, Neşet yoruldu, gitti deyin!..

Ustam, şu kısa sorularıma vereceğiniz en kısa cevaplar neler olur?

F.G.: Özlerseniz?
N.E.: "Neredesin sen?"
F.G.: İlk görüşte âşık olursanız?
N.E.: "Aldın aklım bir bakışta..."
F.G.: Kavuşamıyorsanız?

N.E.: "Perişan hallarım aşkın elinde..."
F.G.: En değerli varlıklarınız?
N.E.: "İki büyük nimetim var; biri anam, biri yârim..."
F.G.: Sitem edecek olsanız?
N.E.: "Yazımı kışa çevirdin..."
F.G.: Buluşmak isteseniz?
N.E.: "Bağa gel bostana gel!.."
F.G.: Kaderle aranız?
N.E.: "Sanki sam yelisin estin bağıma, soldurdun bağımda gülümü kader!.."

F.G.: Ustam, üzerinde durmak istediğim son iki husus. Birincisi 2009 yılında UNESCO tarafından "Yaşayan İnsan Hazinesi" envanterine girmeye değer görüldünüz. Bu konuda ne dersiniz?

N.E.: Evet, insan yaşayan en değerli hazinedir; kıymet bilene. Hele ki dokunmuşsan gönül denen yerine, sen de girersin insanlık envanterine. Ne diyeyim gayrı...

F.G.: Ustam, son olarak ülkemizin bu hâle gelmesine sebep olanlara bir şey söylemek ister misiniz?

N.E.: Gadasını aldığım, onlara babam Muharrem Usta diyeceğini demiş zâten: 
"Sebep mezarında yosunlar bitsin;
Yılanlar, çıyanlar mekânın tutsun!..
Viran olsun yurdun, baykuşlar ötsün;
Kimsesiz ellerde kalasın sebep!.."

Ustam son olarak, hayat boyu kulaklarımıza küpe olması gereken bir öğüt istesek bize ne söylersiniz?
 
"Şahsınıza karşı haddi aşan, hududu geçen, küstahlaşanları; altın olsa kesenizde, bal olsa kâsenizde tutmayın!.."

25 Eylül 2024 / Saat: 04.26 / Mersin

Vefatının 12'nci senesi anısına

Yazarın Diğer Yazıları