Faruk Gökbulut (Kul Kozâkî)

Kışlada Sonbahar 

Faruk Gökbulut (Kul Kozâkî)

Yolum Karaman'a döndü
Hasretimin közü söndü 
Kabri başında anarken 
Gözlerimde yaşlar dondu 

Sevgili dostlar! Başlıkta da dediğim gibi onun gidişinden sonra benim "Gönül Kışlamda Sonbahar" oldu. O, daha Harp Okulu öğrencisiyken "Kışlada Bahar" demişti. Bu seyahat dolayısıyla Karaman'a hasretim dindi. Suya hasret çöller misâli ben de tam on senedir onun muhabbetine hasrettim. Artık rûberû görüşmemiz mümkün olmasa da rûhaniyeti ile kabri başında hasbihâl edecektim. Şükür bu özlem nihâyete erdi. 

Gün, 24 Ağustos 2024 ve günlerden Cumartesi idi... Yâni son asrın en büyük aruz şâiri, "Türk Dilinin Başkenti" Karaman'ın medâr-ı iftihârı ve benim manevî (!) babam Bekir Sıtkı Erdoğan'ın Cennet-i Âlâ'ya irtihâlinin 10'uncu sene-i devriyesi idi. 

Babamın vefâtının güzel bir merasimle yâd edilmesi konusunu aylar öncesinden İLESAM Karaman Temsilcisi Hikmet Elitaş Hocam ile hep konuşmuştuk. Asıl konu ise şu idi: Yayına hazırlanan iki kitabınının; "Sabır Sarmaşıkları" ve "Gönüller Kavşağı" tören esnasında tanıtımı yapılacaktı. Bu kitaplardan "Sabır Sarmaşıkları"nı yayına hazırlama ve editörlüğünü yapma görevi bana tevdi edilmişti. Baba hayattayken ajandasında kayıtlı şiirlerinin bolca fotoğrafını çekmiştim. Her görüşmemde kendisine; "Babacığım, artık bu şiirleri kitaplaştırsak..." dediğimde cevâben; "Şimdi değil oğul, ben öldükten sonra Halil Ağabeyin ile birlikte yaparsınız. Şimdi biz senin yazdığın şiirleri çalışalım" derdi de beni şiirlerim üzerinde tahlil yapmaya teşvik ederdi. 

Artık vakit geldi de üzerinden on yıl bile geçmişti. Kıymetli Ağabeyim Halil Gökkaya beni aradı ve kanunî vâris, torun Alper'den aldığı ajanda ile kendisinde bulunan fotokopileri bir de bende bulunan hâli ile karşılaştırmalı olarak bilgisayar ortamına aktarıp; en iyi olduğum editörlük işiyle birleştirerek titiz bir çalışma yapmamı istedi. Bu, istekten öte bir emirdi benim nazarımda. Ne de olsa baba, bir meslek büyüğüm Albay idi. Velhâsılı gecemi gündüzüme kattım ve en kısa sürede artık bugün elimizde olan eser ortaya çıktı. Tabii bu süreçte Halil Ağabey ile defâlarca şiirlerin son hâli nasıldı meselesini konuştuk. Şiirlerin son hâlini en iyi bilen tek kişi Halil Gökkaya idi. Sebebi ise, baba yazdığı şiirleri yıllar sonra değiştirirdi. Bu duruma çeyrek asır boyunca Halil Ağabeyim hem şâhitlik etmiş hem de şiirleri ezberine almıştı. Baba şiirlerini ajandasına kurşun kalem ile not ederdi. "Şiir tekâmül eder ve dâima değişiklik ister." derdi. Bunu da kurşun kalemle yazdıklarımı silerek bizlere hep gösterdi. Yakın zamanda şiirlerini sosyal medyada hem orijinal hem de basılı hâliyle yayınladığımda bu durumu sizler de göreceksiniz. 

BİN TEŞEKKÜR...

İki manevî evlat olarak Halil Gökkaya ve Faruk Gökbulut'un yanında projeye önayak olan Hikmet Elitaş Hocam'ın yanında bu işin maddî yükünü üstlenen KARTAP (Karaman Tanıtım ve Turizm Derneği) ve Saray Bisküvileri'ne ayrı bir parantez açmak isterim. Hepinizin de mâlumu olduğu üzere ülkemizde yayın işi ciddî malî külfet ister. Bu konuda KARTAP adına Osman Nuri Koçak Beyefendi ve Saray Bisküvi adına SE - K - A SAR VAKFI öncülüğünde Sami Özdağ ve Mehmet Ertabak Beyefendiler ve tabii ki Karaman Valiliğimize binlerce kez teşekkürü Erdoğan Ailesi adına ben şahsen bir borç bilirim. Programı sunan Yasemin Hanımefendi'ye ve babamın eserlerini sazıyla ve sesiyle icrâ eden sâzendeler ve ses sanatçılarına da ayrıca teşekkürlerimi sunuyorum. Unutmadan, Uyanış Gazetesi ve İHA başta olmak üzere programı takip eden basın mensupları da bir teşekkürü hak ediyorlar. Katkı sunan herkesin varlığına binlerce şükran...

O'NU YAŞAMAK...

Karaman'a gelişimden bir kaç gün öncesinde Bekir Babam ile rüyâlarda bile hasbihâl ettim.

Ne konuşurum, hangi şiiri okurum derken "Hancı" şiirini okumak aklımdan geçti; fakat bu şiiri herkesin bildiği ve başta Karaman'ın değerli akademisyenlerinden Mestan Karabacak Hocam'ın programda benden önce konuşacak olması sebebiyle dile getireceği aklıma geldi. Ve sonrasında... Sonrasında kendime şunu söyledim: " Faruk, baba göçtü gitti. Onun gidişiyle de senin 'Gönül Kışlana' sonbahar düştü." İşte bu düşünceleri zihnimde harman edince  aşağıdaki "KIŞLADA SONBAHAR" şiiri dökülüp geliverdi. 

Babamı vefâtının 10'uncu sene-i devriyesinde tekrar anarken kendi tâbiriyle rûhuna "Bir Fâtihacık" üfleyip rahmet dileyerek sizleri de şiirimle başbaşa bırakıyorum. 

KIŞLADA SONBAHAR

Sevdâ iyi eder hastayı sayrı;
"Kara gözlüm efkârlanma, gül gayrı!"
Biz birlikte aştık, tümseği bayrı;
"Kara gözlüm efkârlanma, gül gayrı!"

Sen gideli âteşteyim kordayım;
Öyle bir çıkmazda öyle zordayım!
Dersen eğer, kara gözlüm gel gayrı;
"İbibikler öter ötmez ordayım!.."

Bilsen neler gizli şehlâ bakışta;
Sınama gönlümü şu dik yokuşta!
Dersen uzatmadan, benle ol gayrı;
"Sütler kaymak tutar tutmaz ordayım!.."

Seher yeli aklımızı çelince; 
Aşk sızısı yüreğimi delince;
Her taraf yeşerip bahar gelince;
Firikleri üter ütmez ordayım!..

Söyle caymak var mı sevdâ aktinde?
Eksik mi var pahasında, naktinde?
Gurûba çalarken akşam vaktinde; 
Gün alevi yutar yutar ordayım!..

Aşkına vermeden bir küçük mola; 
İste çekinmeden düşeyim yola!
Nefes olup ciğerime dol gayrı;
Sizde baca tüter tütmez ordayım!..

Aşkın yüreğimde karargâh kursa; 
Mektubuma gizli kaşesi vursa;
Aşk eri karşımda tam tekmil dursa; 
"Tüfekleri çatar çatmaz ordayım!.."

Çâresi yok dendi, yürek ağrımın; 
Hiçbir hükmü yokmuş, sevdâ çağrımın! 
Hasret denen nar topunu bağrımın;
Ötesine iter itmez ordayım!..

Kavuşmanın hayâlini kurdun da;
Yok mu dedim kollarını sardın da;
Gölge gibi dolaşırken ardında;
"Daha Güneş batar batmaz ordayım!.." 

Şükrettim Rabbim'in verdiği güce;
Bendeki bu sevdâ dağlardan yüce!
Gözlerimi kapattığım her gece;
"Yatağıma yatar yatmaz ordayım!.."

İki âşık senelerdir saklaştık; 
Gün görünce elmas gibi paklaştık! 
Sabır gülüm, tezkereye yaklaştık;
"Vatan borcu biter bitmez ordayım!.."

Bu hasretlik çok yorarmış beşeri;
Ona sabır gerçeküstü başarı!..
Son kışlanın kapısından dışarı;
"İlk adımı atar atmaz ordayım!.."

26 Ağustos 2024 / Saat: 21.45 / Mersin

Yazarın Diğer Yazıları