Dünyâ... Yalandan öte yalan; üzerindeki güzellikler hergün edilir mi talan?!.. Dünyâ... Fânîden öte fânî; üzerinde yaşayan insan sûretliler olur mu bu kadar cânî?!..
Evet, üzerinde yaşadığımız bu güzel gezegeni Cehennem'e çeviren insan sûretliler neyin hesabını yapıyorlar acep? Hâlbuki, Dünyâ denen bu gezegen âhiretin bir tarlası iken, koklamak için uzandığımız her çiçek oluyor bir diken. Ne kadar vahim, ne kadar elim bir durum şu içine düştüğümüz hâl...
"Arz-ı Mev'ud" diye isimlendirilmiş uydurma bir ütoptanın peşinden giden vampir ruhlu bir topluluğun yaptıkları mı? Yoksa kendini dünyânın efendisi sayan ABD ya da Rusya gibi eli kanlı milletlerin taptıkları mı?.. Nereye baksan, nereden baksan kan revan içinde cümle cihan!.. Onlar görmek istedikleri dünyâya kendi pencerelerinden bakıyorlar. O da hunhar emellerini gerçekleştirmek için kendi elleriyle yazdıkları karanlık senaryonun vizyona konulmuş hâlinden başka bir şey değil.
***
Gelin bir de dünyâya 13'üncü asrın başlarından bakalım. Hakkın ve adaletin hükümfermâ olduğu; insanın insan yerine konulduğu; gülün dikeniyle barıştığı; iyilerin ve iyilik süvârilerinin birbiriyle yarıştığı; komşusu aç iken tok yatmanın utanç sayıldığı - ki bu komşular hangi din, dil, ırk, mezhepten olursa olsun ayırt edilmeden - düşeni kaldırmanın insanı yüceltiğinin bilindiği bir asır... Bu asırda yaşayan pek çok yüce kâmetin de insanların nazarında bir mihenk taşı gibi başa tac edildiği bir asır...
Var mısınız, o asrın "Söz Sultanı" gibi bu "Cinnet Asrı"na seslenmeye, var mısınız?..
10 Haziran 2021'de kalemimden kâğıdın ak bağrına düşen mısralar Yûnus'un izinde giderek şöyle sesleniyor nasîbi olanlara;
Sevdâ kokan mey'imizi;
Alıp gidelim Yûnus'a!
Ud'umuzu, Ney'imizi;
Çalıp gidelim Yûnus'a!
El süremeden tülüne;
Selâm verdim aşk gülüne!..
Her gün girip sır gölüne;
Dalıp gidelim Yûnus'a!
Açtım yârin döşünü;
Yarım bıraktım düşünü!
Gönüllerden aşk kuşunu;
Salıp gidelim Yûnus'a!
İncitmeden solumuzu;
Dostça sarın kolumuzu!
Yokuş olan yolumuzu;
Çelip gidelim Yûnus'a!
Husûmet bürürse canı;
Sıyrılır kılıcın kını!..
Kînin, nefretin zırhını;
Delip gidelim Yûnus'a!
Âşıkın curası, sazı;
Nereden bilecek nazı?
Aşk için şükür namazı;
Kılıp gidelim Yûnus'a!
Gelince ilâhî tını;
Aç sevdâya aç kapını!
Biz de aşkın sırrını;
Bilip gidelim Yûnus'a!
Kim geçerse bu ellerden;
Konuk olur bize her dem!
Düşmanlığı gönüllerden;
Silip gidelim Yûnus'a!
Gösterelim aşkta varlık;
Uğramasın bize darlık!
Aşk ülkesinde uygarlık;
Olup gidelim Yûnus'a!
Çözüldü attığım düğüm;
Yâr oldu her gün gördüğüm!
Sevdâ ile güğüm güğüm;
Dolup gidelim Yûnus'a!
Gemledim nefsin atını;
Giyindim edep botunu!
Gönülden ayrık otunu;
Yolup gidelim Yûnus'a!
Halkadaki zâkir ile;
Allah deyu zikir ile;
Lokmamızı fakir ile;
Bölüp gidelim Yûnus'a!..
Yanağa düşen eşk ile;
Târifsiz bir meşk ile;
Biz de ilâhî aşk ile;
Ölüp gidelim Yûnus'a!..
05 Aralık 2024 / Saat: 14.00 / Mersin