Faruk Başoğlu

Tehlikenin farkında mıyız?

Faruk Başoğlu

Yazdığım üç beş satırla kimsenin moralini bozmak istemem ama; hep bir şeylerin peşinde koştuğumuz şu bitmeyen telaşlı dünyamızda, dünya ve ahiret için önem arz eden çok şeyi kaçırıyoruz, kaptırıyoruz ya akışına bırakıyor ya da önemsemiyoruz. Ve tehlike burandan sonra bizi de yanına alarak adım adım yürümeye hatta koşmaya başlıyor..

SANA, BANA, BİZE DAİR..

Ülke olarak övündüğümüz, sevindiğimiz pek çok alandaki gelişmeleri gördüğümüz gibi yanlışlarımızı, zafiyetlerimizi de görmek zorundayız. Güzellikler kazancımızdır, Allah eksik etmesin daha da artırsın ve sebep olanlardan Allah razı olsun. Ancak ya eksiklerimiz, zafiyetlerimiz.. Bunlara da bir göz atıp ister kendimizle ilgili olsun isterse toplumumuzla ilgili olsun; biz ne yapabiliriz diyebiliyor muyuz?

Arabamızla bile yolculuk esnasında arabadan bir ses geldiğinde önemseyip ilgileniyor, daha büyük sıkıntıya sebebiyet vermesin diyerek gereğini yapıyorsak; arabamızdan gelen sese verdiğimiz dikkati dünya ve ahiret saadetimiz için de verelim, çünkü kimsenin itiraz etmeyeceği bir şekilde ; “Geleceğimiz, arabamızdan daha kıymetlidir.”

YANLIŞ ÇİZİLEN YOLA DEĞİL DOĞRU ÇİZDİĞİN YOLA GİT

Ama şunu da kendimize soralım; “dünyevi hedeflerimiz kıymetlerimizin önüne geçmeye mi başladı, ya da Dünyalığa bakarken veya onu elde etmeye çalışırken Hz. Süleyman aleyhisselam gibi “Sizi çok seviyorum çünkü size baktıkça bana Allah’ı hatırlatıyorsunuz.” Deyip te hakkını veriyor muyuz, veremiyor muyuz? Malımızı helalinden kazanırken kazandıklarımıza bakarak Allah’ı hatırlıyorsak ve o malla o malı bize veren Rabbimizi hoşnut edecek davranışlar sergiliyorsak ne mutlu bize. Bu şuurda nesiller yetiştiriyorsak aferin bize. Dünyalığını düşündüğümüz ve özel kurslara varana kadar imtihana hazırladığımız ciğerparelerimize ihlaslı bir mümin olarak yetişmeleri için en azından aynı hassasiyeti gösterebiliyorsak ayakta alkış bize. Ama böyle değilse ya da “bu devrin geçeri bu, başka çare yok” deyip te bize çizilen mecbur zannettiğimiz yoldan yürüyorsak; İşimiz Allah’a kalmıştır.

SADECE BU DÜNYA MI VAR?

Hz. Ömer radiyallahü anh ; “Bir çocuğun en büyük düşmanı, kendisine Allah’ı anlatmayan, O’nu tanıtmayan, sürekli bu dünyada yaşayacakmış gibi yetiştiren anne ve babasıdır!” diyor. At yarışlarında koşturur gibi sınavdan sınava hazırlayıp hazırlayıp koşturduğumuz çocuklarımıza “Dünyadaki bütün işlerin ve gayretlerin ancak Allah rızası için olacağı” şuurunu da verebiliyor muyuz? Elbette çocuklarımız ve bizler dünyanın helalinden ve güzelinden hakkını vereceğiz ve Hz. Ali radiyallahü anh’ın dediği gibi “Çocuklarımızı bugüne göre değil, yarına göre yetiştireceğiz” ki bir lokma bir hırka anlayışı durağında beklerken İslam düşmanları Müslümanları modern dünyanın kölesi haline getirip istedikleri coğrafyada istedikleri şekilde at koşturmasınlar.

SESSİZ TEHLİKE: YANLIŞLARI HAFİFE ALMAK

Lakin dikkat çektiğim tehlike; hayatta yaşarken hayatın gayesinden uzaklaştıran büyük küçük her şeydir Bunlar yerine göre izlediğiniz ve sizin inancınızı hafife alan, saldıran yanlışları normalleştirme çabasında olan bir dizi film veya sizi güldür güldür güldürmeye çalışan bir komedi programı ya da bir reklam olabileceği gibi yine bilinç altınıza yanlışları hatta insanı dininden bile edecek tehlike içerikli dinlediğiniz bir şarkı da olabilir Veyahut ta paylaşımını yaptığınız yazı yazmaya üşenip te yazacağınız yazıları ifade etmekte ikame olarak kullandığınız bir emoji işareti de olabilir. Bir emoji işareti deyip geçmeyin; en basitinden sizi, yazıda dilinizi kullanmayı kısırlaştırmakta hatta kendi dini figürlerini sana kullandırarak sana bilinçaltı oluşturmaktadırlar. Daha önceki yazılarımda değinmiş olsam da önemine binaen örnek verecek olursak; emoji işaretinde duaya amin işareti olarak kullanılan ???? işaret Hristiyanların amin işaretleridir. Ve biz bunları kullanırken farkında bile olmuyoruz. Onlar ise bizim sembollerimizi, bizi hatırlatan hiçbir şeyimizi kullanmazlar. Af edersiniz haksızlık etmeyelim bir yerde kullanmışlardı o da; Tv çizgi filmi olan “sherk” çizgi filminde İslam’ı ifade eden Hilal sembolünü kullanmışlardı, ama nerde biliyor musunuz; Tuvaletin kapısında.

Ailemizi ve ya toplumumuzu bizi biz yapmaktan uzaklaştıran, çözen, eriten bunların ötesinde zorların zoru bir imtihan da olabilir. Her biri kendi çapında ve gücünde bizi biz yapan milli ve dini değerlerimize ve inancımıza vurulan bir darbedir, önemsiz görmeyelim. Tehlikenin size basit gibi gelmesi, tehlikeyi, tuzağı kuranların sabırlı ve sinsiliğinden olmasın? Dün, Fransız’a kurşun sıkan Sütçü imam ne için kurşun sıkmıştı? Bugün kurşunlar bize sıkılıyor ve fark edilmeden adeta narkozlu bir şekilde sıkılıyor.

Ufak ufak eriyip zamanın hederi olmak yerine zamanın kıymeti olmak esas gayemiz olmalıdır.

HAYATIMIZIN AYRIK OTLARI

Peyami Safa; “Bir milleti yok etmek isterseniz askerî istilâya lüzum yoktur. Ona tarihini unutturmak, dilini bozmak, dininden soğutmak ve dolayısıyla mânevî değerlerini, ahlâkını soysuzlaştırmak kâfîdir.” Diyor.

Peki bir milleti istilaya kafi gelen bu tehlikeler günümüzde ne şekilde uygulanıyor dersiniz? Şimdi yaşadıklarımızın içinde gizlenmiş ya da açıktan açığa olmasın? Görmek için iş hayatınıza, izlediğiniz diziye, arasına sıkıştırılan reklama ve dinlediğiniz şarkıya, sokaktaki giyimdeki modaya varana kadar hayatınıza giren her şeye bakın. Bu gözle baktığınızda çok şey göreceksiniz. Toplum nelere özendiriliyor ve gittikçe hızlanan ahlaki çöküntüyü, manevi kıymetlerimizi itibarsızlaştırmayı nasıl durduracağız? Varlıklarından keyif aldığımız camilerimizde, ihtiyar cemaatimizin yanında gençlerimiz ne zaman saf bağlayıp camilerimizi cemaatle dolduracağız? Çocuklarımızın düşmanı bir baba olmamak için, onları inancı ve şuuruyla çelikleşen ve geleceğin yıkılmaz, esir edilemez bir gücü olarak yetişmeleri için bakmak, görmek ve gereğini yapmak boynumuzun borcu olduğu gibi bir vazifedir; hem de ihlaslı bir müminin ölene kadar bitmeyecek vazifesidir. Hem hayırlı nesiller ve hem de güzel bir gelecek için bize başka bir seçenek var mı? İnancı, kültürü örselenmiş, yozlaşmış ve yok olmakla yüz yüze gelmiş bir toplum olmamak için vazgeçilmez olan alternatifi olmayan bir yoldur bu. Lütfen , şimdi basit gibi görünen ama yarını kuşatacak olan bu tehlikelerin hepsini önemseyelim. Hayatımızdan bu ayrık otlarını ayıklayalım.

Bu çağrı; yaralı yüreğin bir çağrısıdır, muhatabı koskoca bir millet diye bireysel olarak üstüne alınmamazlık etme, üstüne alın. Muhatap sensin, dur diyecek sen, ve çare sensin..

Yazarın Diğer Yazıları