Biz nerede duruyoruz, gençlik nereye gidiyor?
Faruk Başoğlu
Göz bebeğimiz, geleceğimiz, umutlarımız yani çocuklarımız…
Onların iyi bir insan, mutlu bir insan, Salih bir Mümin olmasını kim istemez ki? Elbette hepimiz isteriz. Ama bu oluyor mu diye sorarsak; olduğuna da olmadığına da şahit oluyoruz. Eğer bizler evlatlarımızı arzu ettiğimiz şekilde olmaları için üstümüze düşeni yapmamıza rağmen yine sıkıntı oluyorsa kim bilir belki de Allah bizi çocuklarımızla imtihan ediyordur. Eğer böyle bir durum yoksa bu istemediğimiz sonuç bizim kendi eserimizdir.
GENÇLİK NEREYE GİDİYOR?
Zaman zaman duyarız ya da kendimiz de söyleriz; “bu nesil nere gidiyor, geleceği iyi görmüyorum” v.s.
Peki bugünün çocukları, gençleri yine bugünün büyüklerinin gölgesinde yetişmiyor mu? Atalarının pınarlarından sulanarak büyümüyorlar mı?
Öyleyse şikayet edilecek hususlarda şikayetten önce şu soruyu sormamız gerekmez mi: “Gençlik nereye gidiyor”dan önce “biz nerede duruyoruz..?”
Bahçede yetişen bir ürün organik olarak yetiştirildiği gibi hormonlu ya da sağlığa zararlı bir şekilde de yetişebilir değil mi?
Ne verirsek ona göre yetişir yani. Çocuklarımız da böyledir. Eğer onun şahit olduğu, gözlemlediği ve örnek aldığı bizim hayatımızda yalan varsa, aldatma varsa, yaptığımız ticarette, eve getirdiğimiz ekmekte haram varsa düşünmemiz lazım; hem de ciddi ciddi düşünmemiz lazım; fidan gibi çocuklarımızı neyle besliyoruz, yetiştiriyoruz diye.
Eğer gözlerimiz harama bakıyorsa, dillerimiz dedikodu yapıyorsa velhasıl hayat kulvarında yürürken doğru-yanlış , helal-haram gibi seçiciliğimiz yoksa ve her şeyi zamanenin akışına bırakmışsak veballer ve bedeller karşımıza acımasızca dikilecektir.
FİRENİ PATLAMIŞ ARABA
Hayatımızda değerler, ilkeler ve inançların yerini menfaatlere göre hareket etmek almışsa fırtınalı bir havada fireni patlamış bir arabayla yolculuk yapıyoruz demektir; ne zaman nereye çarpacağı belli olmaz. İşte bu soğuk ve acı rüzgarların içerisinde büyüyen çocuklarımız yarın karşımıza Allah korusun fırtına gibi çıktığında vebal günah kimin dersiniz? Üzücü de olsa rüzgar ekenin fırtına biçmesi hayatın bir doğallığıdır.
Bu olumsuzlukların yerine olumlu hayat duruşlarının neticesi olarakta huzur veren yaşantıların olması da yine hayatın bir doğallığıdır. Yani bahçesine gül eken bahçesinden gül toplar, diken eken ise gül yerine diken toplar.
Tekrar da olsa yine söyleyelim. O halde; şimdiki nesilden şikayet etmeden önce, “Bu gençlik nereye gidiyor?” diye sormadan önce “Bizim hayatta durduğumuz yer neresi?” diye sormamız gerek.
Şikayetçisi olduğumuz gençlikten düzelme bekliyorsak; öncelikle ve ilk baştan kendi hayatımızdaki hataları, haramları düzeltmemiz, terk etmemiz gerekir. Daha önceki yazılarımızda ifade ettiğimiz gibi; çünkü “Haram Bedel Ödetir.”
Bizim gençlerimiz ferasetlidir. Kendini düzelten büyüklerini gördükçe onlar da kendi hayatlarındaki onlara yakışmayan halleri düzelteceklerdir.
EVİMİZDE VİRÜS VAR MI?
Yani demek istediğim şu ki; gerek evliliğe yeni adım atan çiftler olsun gerekse belli bir zaman geride bırakanlar olsun anne ve babalar yaşantılarına, kazançlarına dikkat etmek zorundadır. Hayatlarında yanlışlara, günahlara, haramlara yer vermeden temiz bir yuva kurmalıdırlar. Yanlışlar ve haramlar bir virüstür. Çocuklarımızı yetiştirdiğimiz aile ocağımız hijyenik olmalıdır ki, yetişen çocuklarımıza bu virüsler bulaşarak onların hayatını sonuçta toplumun hayatını hastalıklı hale getirmesin.
Çocuklarımıza bu yuvada; iyi bir okul kazanmanın, iyi bir gelecek sahibi olmanın yolu, yöntemi ve hevesi verilirken bu kazanımların bir hayat ideali olmadığı ara bir hedef olduğu iyi anlatılmalıdır. Yine bu dünyalık kazanımların ezan gibi, bayrak gibi, vatan gibi, iman ettiğimiz değerlere ve bizi biz yapan kıymetlere hizmetkar olması gerektiğini çok iyi ama çok iyi anlatmalıyız. İşte o zaman hayat güzelleşmeye, tatlanmaya başlar. Deneyelim göreceğiz.
HEP BİRLİKTE EL ELE
Hem hayat sadece bu dünyadan ibaret değil ki! Çocuklarımızla, yetişkinlerimizle hep birlikte tüm aile bir birine yardım ederek, esas bitip tükenmek bilmeyen sonsuz alem olan ahiret yurdunu güzelleştirme çabasında olmalıyız. Bu da ancak Salih bir Mümin olmakla başlar.
Sonuç olarak şunu ifade edecek olursak;
Biz yetişkinler iyilikte, güzellikte, hayırda, helalde durarak nerede durduğumuzu bilirsek bizim gençlerimiz de nereye gideceklerini iyi bilirler. Öyleyse bütün yetişkinler olarak hayatımıza bir bakalım: “BİZ NEREDE DURUYORUZ..?”