Başımıza gelenler bir musibet mi yoksa bir imtihan mı?
Faruk Başoğlu
Soru sorulurken cevap alabileceğin kişi ya da makama yahut ta cevap vermesi muhtemel olana sorulur. Yazımızın başlığında öyle bir soru sorduk ki bu sorunun cevabını bilen bulamazsın. Öyleyse cevabını bilen yoksa bu soruyu sormanın gereği var mı diyebilirsiniz.
Gereği var ve bu gerek bizim kendimizin kulluk makamındaki duruşunun doğru bir şekilde durması için lazımdır. Sorudan maksat cevap almak değil; muhtemel her iki cevaba göre Allah’a karşı kulluğumuzu ve vazifemizi zihinlere hatırlatmadır.
Sorunun cevapsız kalması şundandır:
ONUN İZNİ OLMADAN NEFES BİLE ALINMAZ
Allah’ın izni olmadan yaprak bile kımıldamaz. Kulun olumlu ya da olumsuz hayat tercihleri ancak O’nun izin vermesiyle gerçekleşir. Yegane hüküm ve hikmet sahibi Allah’tır. Gücü ve kudreti her şeyi kuşatmıştır. Yine O’nun izni ile nefes alınır verilir ve O’nun izni ile insanlar serbestçe iradelerini kullanarak yaşam tercihleriyle hayatlarını şekillendirirler. Bu tercihleri karşılıksız değildir. Yanlış tercihler, yanlış yaşantılar bedel ödetirken adı musibet diye anılır. Bu tanımla beraber her musibetin de bir imtihan özelliği vardır ama musibetin imtihan olmasıyla bizim sebep olmadığımız Ve Rabbimizin bizi sınamak için gönderdiği sıkıntıların oluşturduğu “imtihan” tanımından farklıdır.
Böyle olunca her musibet bir imtihandır ama her imtihan bir musibet değildir. Yazıdaki musibet tanımından kastımız; günahkarlığımızın karşılığında Allah’ın bize yaşattığı sıkıntılardır.
VAY BAŞIMIZA GELENLER
Doğru tercih ve doğru yaşantılar ise huzur verir, bu huzur mükafat olur. Bütün bunlar kulun kendi elleriyle yaptıklarının Allah’ın izniyle başlarına gelmesidir. Huzur veren ya da tersine can acıtan bu haller; kulun kendi çağırmasıdır. Yaşantısıyla neyi çağırırsa Allah’ın izniyle o koşar gelir. Allah merhamet sahibi olduğu için dilerse kullarının pek çok günahlarını affeder de hak edilen musibetler kaldırılır, azaltılır veya geciktirilir.
Bir de kulu yanlış yapmasa da Allah dilediği kullarını dilediği şekilde türlü türlü sıkıntılarla imtihan eder. Bu sefer kulun yaşadığı, başına gelen kendi elleriyle yaptıkları değildir. Böyle olunca başına gelen bir musibet değil imtihandır.
İster imtihan olsun isterse musibet olsun Allah’ın bize gönderdiklerinin, yaşattıklarının sebebini sadece Allah bileceğinden yazımızın başlığı olan sorunun cevabını da ancak Allah bilir.
Biz ise yaşantımızı gözden geçirerek karşılaştığımız olayların musibet mi, imtihan mı olduğu konusunda ancak varsayım olarak konuşur, doğrusunu Rabbim bilir deriz.
Peki; bize Allah’a karşı kulluğumuzun ameli boyutu konusunda bu soru zihnimize ne hatırlatıyor?
Savaşlar, her türlü afetler, hoşumuza gitmediği gibi canımızı yakan ister bireysel olsun ister toplumsal olsun sosyal hayatta karşılaştığımız bir sürü olay bize bir musibet ise ne yapmamız gerekir?
YANLIŞLARI TERK ETMEYE MECBURUZ
Haramın bedel ödetmemesi için helal alın teri dökmek gerek. Allah’a ve Rasulü’ne savaş ilan etmek olduğu Kur’an ifadesiyle sabitken hayatımızda gündelik gibi duran faizi terk etmemiz gerek. Açılıp saçılmayı, günahlara bata bata yaşamayı bırakmamız gerek.
Sellere afetlere karşı dere yataklarına, erozyon bölgelerine bina yapmamayı öğrenmemiz, işyerini büyütmek için kolon kesilmemesi gerektiğini öğrenmemiz gerek. Çevre kirliliğine sebep olan her şeye dikkat ederken canlılara zarar veren bir sürü tarımsal ilaçların zararsız olanlarını üretmemiz gerek.
Kar hırsıyla bir sürü gıdanın genleriyle oynayarak doğallığını bozmayı terk etmemiz gerek. Bu gerekler o kadar çok ki yazmakla, okumakla usanılır.
İSTEMEYE YÜZÜMÜZ OLSUN
Bu yapmamız lazım olanlar biz insanların iradesinde ve elinde olanlardır. Bir de bunların üstünde ve ötesinde her şeye güç yetiren Allahtan bize yardım etmesini ve bu musibetleri başımızdan def etmesini istememiz lazım. İstemeye yüzümüz olması içinde Allah’a ve O’nun sünnetullahına uymayan davranışları terk ederek O’nun istediği gibi bir kul olmamız lazım. Allah’la kavgalı bir yaşantı değil, Allah’a dönük ve Ona saygılı bir yaşantıya gayret etmek gerek.
Eğer canımızı acıtan haller bir musibet değil de imtihan olduğunu varsayarsak yine Allah’a sığınmak ve Ondan yardım istemekten başka çaremiz yok elbette.
İMTİHAN YA DA MUSİBET; ÇARE ALLAH’A YÖNELMEK
Yani şunu demek istiyorum:
“Ya Rabbi eğer benim başıma, bizlerin başına gelen bu sıkıntı, bu afet, bu üzüntü benim ya da bizlerin yaptığı günahlardan ise, Allah’ım bizleri affet, bizi bağışla, merhamet et. Bizler, Senden uzaklaşmışsak, Seni unutup Senin sevmediğin keyiflere modalara dalmışsak bizleri yine affet ve doğru yola eriştir bu sıkıntımızı gider.” diye Allah’a yönelmemiz, O’na yakarmamız gerek.
Yok eğer yaşadığımız bir musibet değil de bir imtihan ise yine aynı şekilde Allah’a sığınıp tövbe ve niyazla Ondan yardım istememiz gerekir. Çünkü bizim sıkıntılarımızı Allahtan başka giderecek bir güç yoktur.
Her iki halde de Allah’a yönelmek. Ona sığınmak ve Ondan yardım istemek aklın yoludur, doğru olandır.
Bu meselelerde başımıza gelenler bir musibet mi yoksa bir imtihan mı tartışmalarından ziyade Allah’ın sevdiği salih müminlerden olma çabasını bir ömür boyu taşımak bizlere kazandıracaktır. Kazancı kim istemez ki?
Haydi o zaman kazanmaya, kazançlı çıkmaya..
Kazancımız bol olsun inşallah. Amin.