Televizyonlar hasta etti…
Dr. Salih Gürbüz
1990’lı yılların başında özel televizyonların kurulmasıyla, insana ve cemiyete dair tüm değerleri eze eze ilerleyen bir süreç başladı. İnsanlar önce tv ekranlarına sonra kendi dünyalarına hapsolarak bencilleşti, sonra gerçek hayatın ne olduğunu unutarak, vahşileşti.
Aslında bir vahşileştirme ve insanı kendine-insanlığına yabancılaştırma süreci…
Düşünmeyen, düşünmeye fırsatı olmayan, önüne ne konulursa ağzı açık ama beyni kapalı izleyen insanlar cemiyetten uzak, toplu yığınlar haline geldi.
Cemiyet kavramından topluluk kavramına geçiş oldu.
Cemiyet kavramının barındırdığı tüm insani motifler teker teker söküldü. Tüm insani duygular, özellikle ahlak ve en önemli unsuru olan utanma örtüsü insanların üzerinden çekildi. İnsan olmanın en önemli göstergelerinden muhabbetin yerini sebepsiz ve bilinçsiz suskunluklar aldı.
Evet söz gümüştü, sukut altın ama bu suskunluk altın olanından değildi. Bir uyuşturucu gibi mahvediciydi. Cemiyet kavramında yaşayan insanlar birbirlerini duyar, görür, hisseder, konuşmasalar bile biri diğerinin farkındadır. İşte bu uyuşturucu suskunluk duyularını yitirmiş yığınlar meydana getirdi.
Bu değişim; televizyon endüstrisinin kimin elinde olması ve izleyicilerin ne derece seçici olmasıyla bağlantılıdır.
Son yıllarda uydu yayını yapan çeşitli kanallar ve yayın içerikleri ile yani bir değişim süreci başladı. Aslında değişen insanın olması gerekene yerine dönüşü başladı. Bu endüstri içerisinde devlet kanallarının da konumu oldukça önemlidir.
Ekranlarda seyirciyle buluşturulan dizilerde, Anadolu insanının milli, manevi ve kültürel değerlerinin dikkate alınması ve yitip giden değerlerin dizilere, programlara konu edilmesi mevzu bahis olan bu değişime katkı sağlayacaktır.
Bu ülke insanının insanlığı, önceleri batı kaynaklı sonraları ise iç yapımlarla üretilen dizilerle inanılmaz yaralar aldı. Yaraların iyileşmesi için elbette hem zamana hem de yerinde bir tedaviye ihtiyaç var. Osmanlı batının gözünde hasta adamdı, sebebi ekonomikti. Aslında hasta adam değildi! Hasta edilmek istenen adamdı. Hatta adamdı ve önce hasta etmek sonra da adamlıktan çıkarmak için değişik taktikler geliştirildi. 90lı yıllara kadar pek çok yöntem tercih edilse de en başarılısı televizyon oldu. Bu taktiklerin başını çeken televizyon kısa sürede ama henüz bu milleti hasta etti. Bu hastalık hali muhakkak bitecek.
Eğer istikrarlı çabalarla ve bu ülke insanının hassasiyetleri dikkate alınarak üretilen dizilerin sayısı arttıkça, hastalıklı hallerimiz iyileşecektir. Bu noktada dizilerin hem yapımcıları, yönetmenleri, hem de oyuncuları ve özelikle senaryoları hakkında bilimsel ve ahlaki değerler çerçevesinde ciddi incelemeler ve kararlar alabilecek özgür bir kuruluşun aktif çabaları gerekiyor. Gerektiğinde senaryolarda değişiklik yapabilecek ya da engelleyebilecek bir kurul.
[email protected]