
Vazgeçiş
Ayla KAYMAZ
Beyaz desem değil
Beyazın bile nahifi var…
Bilmem belki ekru belki krem,
Açık kahve mi desek ne menem…
Ketenler içindeyim, dimdik.
Vakur ve de mağrur!
Ellerimde ne bir kırgınlık ne bir sitem.
Karşındayım, öylece dümdüz.
Geç kaldım diyorsun, yetişemedim.
Bilemedim ki diyorsun, düşünemedim.
Bütün hafta; hafta sonunu bekledim buluşunca, kavuşamadım diyorsun.
Tüm kış yazı bekledim beceremedim dinlenmeyi…
Yüzümde buruk bir hol portresi gülümsemesi,
Önemi yok diyor gözlerim, sözlerim dökülmeden, sessiz…
Konuşayım istiyorsun biliyorum,
Ama beşersin, şaşarsın.
Şaştın diyorum dudaklarım aralanmadan.
Anlattım sana, bağırdım, çevirdim seni, duydun beni duydun da gördün de biliyorum eminim.
Kırılmadın diyorsun, kırılmadın değil mi?
Kırılmadım diyorum, omzuma düşen buklelerime bir bak, alnıma düşen perçemime.
Sus şimdi, yahut susma.
Düş şimdi yahut kalkma.
İster ateşe ver köyü,
Alaz alaz, samanlar dönsün halenin etrafında.
İstersen dök beynelmilel bir çaba.
Olmaz artık.
Bak zaman burada akmıyor, dünya dönmüyor, yemişler yenmemiş.
Her şey yerli yerinde, alabildiğince sıradan, olabildiğince olağan.
Herkes orada, her şey burada.
Ama sen ne yapsan beyhude bir çaba.
Sarsma şimdi yeniden beni, silkme omuzlarımı, bırak kollarımı.
Tutunacak kimsem olmadığında gördüm kendi dallarımı.
Kök saldım, salındım.
Evet buradayım ama olmaz artık.
Tutunsan bana düşersin.
Düşlesen yanarsın.
Toza toprağa bulanırsın.
Buradayım ama sustum ben, hakikati gördüm yumdum ben.
Gözlerim açık bakarım ama göremem seni, duyarım ama teselli edemem.
Buradayım ama gittim ben.
Her gelmeyişinde bir bir, bir gecikişinde gümbür gümbür.
Sağır ettim kulaklarını artık ne ses duyarsın ne seda benden.
Artık kağıt sen, kalem sen,
İpek sen, gonca sen,
Yolcu sen, hancı sen,
Ben buradayım ama bittim ben…