Ayla KAYMAZ

Sırplar Türkleri sevmez mi?

Ayla KAYMAZ

Dünkü yazımda Belgrad’dan bahsetmiştim biraz arkası yarın gibi oldu bu hafta. O sebeple bildirmek isterim ki dünkü Belgrad yorumunun bir başka perdesi gibi düşünebiliriz.

Dönüş yolunda uçakta tanıştığım bir hanımefendi bizi sevmiyorlar ta Osmanlı’dan kuyruk acıları var ondan bu çok sert ve net tavırları dedi. Demek ki tek ben böyle hissetmedim diye düşündüm ve lise yıllarımdan zihnimde Sırbistan ile ilgili bilgilerimi şöyle bir yokladım ama çokta birşey anımsayamayınca bir karıştırayım tarihin tozlu sayfalarını bu kinin sebebini birde ben anımsayayım dedim.

“Belgrad Osmanlılar tarafından ilk defa II. Murad zamanında kuşatıldı. 1440 yılında karadan ve Tuna nehrinden başlatılan ve altı ay süren kuşatma, karşılaşılan mukavemet ve orduda görülen salgın hastalık gibi sebeplerle kaldırıldı. İkinci kuşatma ise Fâtih Sultan Mehmed tarafından yapıldı. Bizzat padişahın da katıldığı ve yaralandığı savaşta Osmanlı ordusu bir sonuç alamadı. Nihayet şehir Kanûnî’nin Macaristan’a yaptığı sefer sonunda fethedildi ve ahalisinin bir kısmı İstanbul’a gönderilerek bugün Belgrad ormanları ve Belgrad Kapısı adıyla bilinen yerlere iskân edildi. Kanûnî fetihten sonra kaleyi Semendire sancağı ile birlikte Yahyâpaşazâde Bâlî Bey’e tevcih etti ve burası sancak merkezi oldu.

Daha sonraki dönemlerde de siyasî olaylara sahne olan Belgrad, Uyvar ve Viyana seferlerinde yine en önemli askerî faaliyet merkezini teşkil etti. Viyana bozgunundan sonra Avusturyalılar’ın saldırısına uğrayarak bir ara elden çıktıysa da Köprülüzâde Fâzıl Mustafa Paşa tarafından geri alındı. Şehri geri almak için başlatılan savaşlardan sonra Belgrad Antlaşması (1739) imzalandı ve şehir Osmanlılar’a teslim edildi. Türk halkının 1862’de, son Osmanlı garnizonunun da 1867’de ayrılmasıyla şehir tamamen Sırplar’ın eline geçti; ancak 1878 yılına kadar kaleye Sırp bayrağının yanı sıra Osmanlı bayrağı da çekilmeye devam etti.

Yaklaşık üç asır Osmanlı idaresinde kalan Belgrad’da sayısı yüzleri bulan Türk mimari eserlerinden bugüne hiçbir şey ulaşmamış, Evliya Çelebi’nin haber verdiği ve daha sonraları sayısı muhakkak artmış bulunan 250’ye yakın camiden ise bugün sadece Bayraklı Camii ayakta kalabilmiştir.”

Ulaştığım ansiklopedik bilgileri derledim sizler için. Hiç bir iz kalmasın diye bilinçli bir çabanın bile olmuş olabileceği doğrusuna inandı kalbim neden bilmiyorum. Ancak gördüğüm o ki ; şehirleşme, yeme içme, kimi kelimeler ve deyişlerden o izleri tamamen silmek kolay olmamış.

Yazarın Diğer Yazıları