
Sabote
Ayla KAYMAZ
Kendi hislerini sabote eder mi bir insan? Benim jenerasyon bunun üzerine ustalık belgesi alır. Ailelerimiz niyet asla kötü değil ben bunu yürekten biliyorum, hep bir durumu kurtarma çabasındaydılar ama duygularımıza üfleyip dağıttılar toz yumağı misali. Seni dertlendirecek bir şey bulamadın etrafında çünkü hadi bakalım ayıptı, ne gerek vardı, şımarıklıktı, saçmalamaktı. Sen kaldırımdan mı düştün, sus bakalım Ayşe’nin kızı taaa damdan düşmüş. Senin istediğin elbise alınmamış orda dur bakalım, yan dairede ki kızın elbise alacak bir ailesi bile yokmuş. İşte bunun gibi uzayıp giden durumlar sıralayabilirim, seni üzen yoran her ne varsa üzülemez ve de ağlayamazsın. Çünkü hep senden daha kötü durumda olan başkalarını bulup, içini rahatlatmak zorundasın. Yani bu durum DNA’larımıza bile kodlanmış durumda. Son yıllarda üzüntümü, kızgınlığımı, kırgınlığımı niye yaşayamıyorum ki ben diye düşünür oldum. Niye bastırayım, neden benden daha zorda olan biri üzerinden kendimi iyi hissetme mücadelesi içindeyim ben neden? Bir başkası olsa gelse dese ki böyle dertlerim var dinleriz, omuz uzatır, mendil veririz değil mi? Bir başkasının duygularını bu denli önemserken bu hayat yolculuğunda bizi asla bırakmayacak yegane şey olan kendimizin de ağlarken sesinin çıkmasına, kızınca biraz kalaylamaya hiç mi hakkı yok? E vallahi en kralından var bence! Herkesin hayatı algılayışı başka, duruşu başka, mücadelesi başka, kılıcı kalkanı başka… Seni yatak döşek eden bir şey benim çok da kolay göğüsleyebildiğim bir sorun olabilir. Ya da tam tersi… Başkaları üzülür, kırılır, incinir diye doldurma o testiyi. Hatta yaşadıklarının bir müsebbibi varsa onu da al karşına. Hani geçen yazılardaki çöp kanunu kuralı vardı ya belki öyle, doğru alanı bulduysan boşalt bence yüreğini. Anlat, dök, yaşa. Unutma sen kaldırabiliyorsan herkes kaldırabilir.