Ayla KAYMAZ

Oyun Terapisi Çılgınlığı

Ayla KAYMAZ

Son yıllarda ebeveynlik dünyasında “oyun terapisi” kavramı, neredeyse çocuk yetiştirmenin doğal bir parçası hâline geldi. Artık bir çocuğun en küçük davranışında bile bir oyun terapistiyle görüşmek, bakkala gitmek kadar sıradan bir eylem hâline dönüştü. Ebeveyn WhatsApp gruplarında “Biz geçen hafta oyun terapisine gittik, çok iyi geldi” cümlelerini duymamak neredeyse imkânsız. Elbette bu terapilere başvuran herkesin amacı, çocuğuna daha iyi bir gelecek sunmak ve sağlıklı bir birey yetiştirmek. Ancak bu hızlı yükseliş, bir taraftan da "gerçekten gerekli mi?" sorusunu sorduruyor. 

Oyun terapisi, temelde çocukların iç dünyalarını anlamaya ve duygularını sağlıklı şekilde ifade etmelerine yardımcı olmak için geliştirilmiş bir yöntem. Bu alanın çok değerli, eğitimli ve işini son derece titizlikle yapan uzmanları var ve onların katkılarını göz ardı etmek haksızlık olur. Ancak, işin bir de başka bir boyutu var: her davranışı bir travma, her hareketi bir sorun olarak yorumlayan yaklaşım. 
Bir çocuk bir Lego parçasını babasına benzetiyor diye “Baba travması” olduğu ya da taşın etrafında dönüyor diye “korkularıyla yüzleşemediği” yorumları bazen komik, bazen de gerçekten fazla abartılı geliyor. Kuşa bakmak ürkeklik, arabayla oynamak hırçınlık belirtisi mi olmalı? Belki de sadece oyun oynuyordur! 

Buradaki esas mesele, ebeveynlerin kaygılarının bazen farkında olmadan bir tüketim davranışına dönüşmesi. Çocukları bir oyun terapistine götürmek, sorun çözmekten ziyade ebeveynin kendi vicdanını rahatlatan bir aktivite hâline gelebiliyor. Bu durum hem terapistlerin işini zorlaştırıyor hem de gerçek ihtiyaç sahiplerinin gereksiz yere sırada beklemesine yol açıyor. 

Bu yazının amacı, oyun terapisini eleştirmek değil; aksine, yanlış yönlendirmelerin önüne geçmek. Çocuğun gerçekten bir desteğe ihtiyacı varsa, bu alanda uzman bir terapistin kapısını çalmak elbette çok değerli. Ancak, her oyunu bir soruna bağlamadan önce, çocuğun doğasına ve gelişimine güvenmeyi de öğrenmemiz gerekiyor. 

Belki de en çok ihtiyacımız olan şey, çocukların oyunlarına “terapist gözüyle” değil, “meraklı bir ebeveyn” olarak bakmak. Onları anlamak için, oyun terapisinin kapısını çalmadan önce, kendi kalbimizin kapısını aralamalıyız.

Yazarın Diğer Yazıları