Nazar
Ayla KAYMAZ
Nazar, halk arasında "göz değmesi" olarak bilinir ve insanın kalbini titreten, bazen hiçbir sebeple, bazen de gizliden gizliye bir rahatsızlık yaratır. O kadar güçlüdür ki, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bile nazara karşı Allah'a sığınmamızı tavsiye etmiştir. Hatta bazı rivayetlere göre, nazar kaderi bile geçebilecek kadar güçlüdür. Ama bir insanın iç dünyasına, yaşamına etkisi aslında sadece gözlerin bakışında değil; ona duyduğumuz içten ve samimi temennilerde saklıdır.
Birçok kültürde, insanlar "göz var nizam var" derken, nazarın, kişinin hayatına girebileceğine ve bazen tüm çabalarını etkileyebileceğine inanılır. Peygamber Efendimizin (s.a.v.) nazara karşı sığınma tavsiyesi, bir tür uyarıdır aslında. Kendi gönlümüzde tuttuğumuz niyetlerin, başkalarının gözünde nasıl algılandığını kontrol edemeyiz. İyi dilekler bile bazen yanlış anlaşılabilir ve nazara dönüşebilir.
Ama nazar, sadece gözlerin gücüyle ilgili değildir. İçten gelen bir bakış, bir göz hareketi, bazen karşımızdaki kişinin hayır dualarını bile kötü niyetle yorumlayabilir. Bu da hayatımızda sıkça karşımıza çıkan bir gerçektir.
Peygamber Efendimiz'in öğrettiği en güzel şeylerden biri de, nazara karşı dua etmektir. Ona sığınmak, sadece kendimizi değil, başkalarını da nazardan korumak anlamına gelir. Zira nazar bir gözle değil, kalbin niyetiyle yapılır ve onun karşısında sadece Allah'ın kudreti durabilir.
Birçok insan, zorlukları ya da şanssızlıkları nazara bağlayabilir. Ancak unutulmamalıdır ki, nazarın gücü bile Allah'ın kudretinin yanında bir gölge gibidir. Bize düşen, iyi niyetle hareket etmek, başkalarının gözlerinden korkmadan, Allah'a sığınıp güvenmek olmalıdır. Çünkü hiçbir şey, Allah’ın izni olmadan bizim kaderimize dokunamaz.
Nazar, sadece bir gözün bakışıyla sınırlı değildir; ruhsal bir yansıma, bazen de kalbin kararmasıyla başlar. Fakat, nazar kadar güçlü olan bir başka şey daha vardır: O da, samimi niyet ve Allah'a güven…