Ayla KAYMAZ

Köylerin Mahalleye Dönüşümü Toprağa İhanet!

Ayla KAYMAZ

Bir zamanlar bereketin kaynağı olan köyler, bugün sessiz birer mahalleye dönüştü. Eskiden tarlalarında ekinler sararır, köy meydanlarında yaşam cıvıldardı. Şimdi ise köylerin ruhu adeta silinmiş, toprak sessiz, insanlar kente göçmüş. Peki, köylerin mahalleye dönüştürülmesi kimin fikriydi ve neden bu karar alındı?

Büyükşehir yasasıyla binlerce köy mahalleye dönüştü. İlk bakışta bu, hizmet götürmek için bir adım gibi görünebilir. Ancak gerçekler çok farklı. Köylerin tüzel kişilikleri kaldırılarak ellerindeki meralar, ormanlık alanlar ve hatta su kaynakları belediyelere devredildi. Toprak artık köylünün değil, bürokratın kontrolüne geçti. Böylece köylerin en büyük gücü olan “üretim bağımsızlığı” ellerinden alındı.

Mahalle statüsüne geçen köylü, bir sabah uyandığında eskiden bedava kullandığı meralar için kira ödemek zorunda olduğunu fark etti. Hayvanını otlatacak yer bulamayan çiftçi, hayvancılığı bırakıp kentlere göç etti. Tarla ekenlerin maliyetleri katlanarak arttı. Toprak, artık üretimin değil, rantın malzemesi oldu.

Türkiye, bir zamanlar kendi kendine yeten bir tarım ülkesiydi. Ancak bugün buğdayı, samanı, hatta fasulyeyi bile ithal ediyoruz. Bu durum tesadüf mü? Asla. Kendi üretimini bitirip dışa bağımlı hale gelmek, bir ülkenin bağımsızlığını kaybetmesi demektir. Çünkü bir milletin aç kalması, savaşta mağlup olmasından daha kolaydır.

Tarımı desteklemek yerine ithalat kapılarını sonuna kadar açan politikalar, köylüyü üretimden soğuttu. Mazot, gübre ve yem fiyatları uçarken çiftçi ürününü maliyetine bile satamaz hale geldi. Hal böyle olunca çiftçi üretmeyi bırakıp tarlasını satmaya başladı. Topraklarımızı ve üretimimizi korumak için geç kalmış olabilir miyiz?

Köylerin mahalleye dönüştürülmesinin ardındaki koca art niyeti sadce ben görüyor olamam değil mi? Bu durum yalnızca tarımı bitirmedi; aynı zamanda köy kültürünü ve dayanışma ruhunu da öldürdü. Bugün köylü, mahalleli sıfatıyla belediyenin bütçesine ve kararlarına bağımlı hale geldi. Bu, küçük yerleşim yerlerini kontrol altına almanın en kolay yollarından biri değil mi? Köy tüzel kişiliğiyle kendi kararlarını alan ve üretim yapabilen topluluklar artık büyük sistemin bir parçası haline getirildi. Bu, sadece tarımsal bağımsızlığı değil, toplumsal bağımsızlığı da baltalayan bir hamle.

Ancak bu karanlık tablonun bir ışığı var: Toprak. Toprak, ona sahip çıkanın emeğini asla geri çevirmez. Bugün köylerin yeniden canlanması, üretimin teşvik edilmesi ve köylünün haklarının iade edilmesi için bir seferberlik başlatılmalı. Küçük çiftçilere destek verilmeli, yerli üretim teşvik edilmeli, ithalata dayalı tarım politikası terk edilmeli.

Unutmayalım, bir ülke topraklarından vazgeçerse, bağımsızlığından da vazgeçmiş demektir. Toprağı yaşatalım ki, geleceğimiz de yaşasın. Köylünün sesini yeniden duyuralım. Çünkü tarımı bitirmek, bir milletin tarihini ve kültürünü de yok etmek demektir. Toprak bize ait, ama geleceğimiz de o toprağa bağlı.

Yazarın Diğer Yazıları