
İtibarsızlaştırılan ev hanımlığı…
Ayla KAYMAZ
1940‘lı yıllarda kurulan ve halen bazı detayları imrenilerek konuşulan Köy Enstitülerinden başlayarak bahse girmek istiyorum. Zamanın eğitim bakanı Hasan Ali Yücel Bey’in kurduğu ve bizzat yönettiği, biz eğitimcilerin de kendisi ve ortaya sunduğu fikirleri yakınen bildiğimiz John Dewey’in savunduğu ilk okul öğretmeni yetiştirmek üzere açılan bir kurumdu, buralar. Cinsiyet gözetmeksizin güne ekmeklerin yapılarak, zeybek oynanarak, gene öğrencilerin birbirleri için hazırladıkları kahvaltıya iştirak ederek, düğme dikerek, tohum ekerek, tamir yaparak; temel türkçe, matematik, tarih vb derslerin yanında kültür başta olmak üzere, ziraat, teknik ve yurttaşlık eğitimleri verilirdi. İşin özü bir birey kendini ve yanındakileri her anlamda idare edebilecek bilgi ve pratik beceriye sahip yetişirdi. Bunca görgü ve niteliğe sahip insanla birleştiğinizi, eş dost olduğunuzu, bu insanların anne, baba, öğretmen vb kimliklerde nasıl nahif olduklarını düşünsenize.
Sonra ne oldu? Düzen değişti, insanoğlu değişti. Eğitim, sosyo kültürel açılar genişledi, daraldı olabildiğince farklılaştı ve günün birinde anneler evde ki erkek evlatlarını ayırıp, kız çocuklarına yüklendi. Bu beyler evlendi, ellerinden hiç iş gelmezken biriyle hayatı paylaştı diyemeyeceğim birileriyle bir hayat yaşadı. Böylesi eşlere sahip hanımefendiler dediler ki ;” Ben ezildim kızım ezilmesin. Ben okumadım o okusun. Ben bu adamın çamaşırını yıkadım o yıkamasın. Ben evde otururdum çocuk baktım ( bahsi geçen çocuk güya bugün kıyamadığı çocuğu ) o bakmasın. Ben evde her gün yemek yaptım o yapmasın. Onun değeri, kıymeti bilinsin!” dedi. Erkek çocuk zaten olayın odağına dahi giremezken, kız çocukta uzaklaştırıldı. Kendi evinde yatağını toparlayamaz, bir kap yemek yapamaz, çamaşırını temizleyip çıkamaz hale geldi bu kızlar. Hayatta ister eğitimli, ister eğitimsiz olsun insanın gözünde annesi en doğrusunu bilen kişi gibi geliyor gönlüne. Okuyup kendini bir işe atınca bunların hiç birini yapmamak bir artı özellik gibi göründü bu düstur ile yetişen hanımefendiye. Dost meclisinde böyle annelerin kızları işe girdiyse ; “ aaaa ev hanımı olupta napacak kendi ayakları üzerinde duruyor benim kızım “ oldu. Giremediyse ;” Ev hanımlığından kıymetli iş mi var kendi bebeğine kendi bakıyor.” oldu. Sen işe girdin çalıştın ; “ Ama hiç sosyal hayatın yok şekerim!” dediler. Evde kaldın ;” Keşke bu kadar yıl okumasaydın uzaklarda ya bak çöp oldu.” dediler. Çalıştın, çabaladın, yoruldun bir gün dışarıda yemek yedin ;” Ama sende evinde bir kap yemek pişirmiyorsun.” dediler. Evladına yoğurt mayaladın;” Ben hiç uğraşamam satın alsaydın, amelelik bu kadarı !” dediler.
Canım kadın; çalışmak ve üretim çok güzel. Karşılığını maddi olarak almakta bi o kadar güzel! Evde yaptığın işlerin karşılığında bir kurum sana bir meblağ ödemiyor diye sen şimdi verimsiz mi oldun!
Bak ne diyeceğim şimdi sana;
Sen evin bir köşesine bir saksı koydun ya , evin o noktasında bir enerji aldın sen , sevdin orayı, bildin koydun. Sen iyi bir dekoratörsün.
Baktın dolaba paketin içinde kavanoza dökülmeyi bekleyen pirinçle, kavanozun dibindeki pirinci kesiştirdin bir kümede. Ortalama kaç tur gider hesap ettin. Sen iyi bir matematikçisin.
Sabah evdekileri uğurladın, akşama yapacağın köftenin kıymasını hemen tezgaha çıkardın, o erirken dün geceden sabaha bitecek şekilde kurduğun makineden çamaşırları çıkartıp astın, çocuğu okuldan almadan yaptığın çorbadan biraz hasta olmuş annene bıraktın. Sen iyi bir organizatörsün.
Bebeğin oldu, saatlerce emzirmek zorunda kaldın. Tutamadı göğüsünü. Çabaladın kan ter döktün. Sütüme karışır diye en sevdiğin çorbayı içmedin ona dokunmasın istedin, sütüm artsın diye durmadan kulak verdin onu da ye bunu da iç diyene. Aylarca emzirdin, gecelerce. Bildin ki bu sadece karın doyurmak değil, bir temas, göz göze bakmak, eşsiz bir doyum. Sen harika bir şifacısın.
Tatlı yapmadın eşin beyler yol üzerinden seçtiler ne olmuş! Sen sofra kurdun, o yemez diye bunun içine maydanoz koymadın. Öbürü bunu sevmez diye ona başka yemek yaptın. Bu hafta sıklıkla et tüketildi dedin sofraya bir yeşil ekledin. Sen mükemmel bir şefsin.
Evladın geldi okul dönüşü masada onu bekleyen sıcak keki gördü, komşun uğradı onu gülümseyişin kavradı buyur etti, ağırladı, uğurladı. Eşin geldi hoşgeldin dedin tüm günün yılmışlığını bir kenara bırakıp kucakladın. Sen Yaradan’ın harika bir detayısın.
Bunu çoğaltırım, hadi anımsa sen çok iyi bir doktor, çok iyi bir öğretmen, iyi bir dedektif, iyi bir terzisin ve iyi de bir psikologsun. Dahası çok daha fazlasısın. Çalışmak çok güzel. Hem çalışıp hem de tüm zarafetinle evine yetebilmen de. Ama başlı başına evini evirip çevirmen, utanılacak ya da seni itibarsızlaştıracak birşey değil. Dışarda olduğun kadar evinde de hürsün. İlgilendiğin her bir detay sana çığ gibi büyüyecek ve tüm güzelliğiyle geri dönecek, kaldırdığın her toz zerresi senin tüm ev halkına sadaka-î cariyen.
Evini sev, çöpünü sev, çamaşırını sev! İnsan sevdiği yerde tomurlanır, çiçek açar ve büyür.
Hoşçakalın…