Ayla KAYMAZ

İş Etiği

Ayla KAYMAZ

Kimle konuşsam çalışma arkadaşlarından, ekibinden dertli. Patronu elemanından, eleman üstünden şikayetçi. Kimsenin iş etiğinden haberi yok gibi geliyor bana. Ne ki bu iş etiği, atla deve değil ! Vaktinde işe gelmek, gecikeceksen önceden sebebiyle bildirmek, iş takibini yapmak, sektörüne göre aramalarını, ödemelerini, yazışmalarını gününde yapmak. Söyleneni sonuca ulaştırmak. Çok zor değil bence bir ajanda edinip not tutmak, bir postite günün yapılacaklarını yazıp tik atmak. Bunları yapan alay konusu. Hani bizim ülkemizde bilirsiniz, zamandan çalarsanız akıllı, işten kaytarırsanız vasıflı, sözü esirgemez patavatsızsanız yüreklisiniz ya ama o öyle değil! Senin kendine, kazandığın lokmanın helalliğine saygın olacak önce. 
Geçenlerde ev işlerinde zorlandığım bir süreçte yardımcı olsun diye bir hanımla anlaştık. Saat 8:30 - 9:00 da gelirim dedi. Saat 10:00 oldu kendisi ortalarda yok. 10:30’a yaklaşıyordu ki çıkageldi. “Gelmeyeceğinizi düşünmeye başlamıştım.” dedim. “Dün ağır inşaat temizliği vardı, uyuyakalmışım , bu günlük beni idare edersin.” dedi. Üzüldüm. Kahvaltı etmediğini de söyleyince baştan kendisine kahvaltı hazırladım. Kahvaltısını etti etti ki ben tüm sülalesini kim ne iş yapar ne yer ne içer hepsini belledim öyle söyleyeyim size. Sıklıkla da evde ki oğlunu telefonla kontrol ediyor. Ana yüreği dedim , olsun. Çevrem de “ Ayla söylemez!” diye bilinirim. Ne söylemez bu Ayla işte kötü söz söylememeye çalışırım, kırıcı olmamaya çalışırım, fazla empati yaptığım için bazen yorulduysa diye evdeki yapılacakları kırparak söylediğim zamanlardan dolayı “Ayla demez, söyleyemez.” işte… Her neyse kahvaltı bitti evin en küçük odasından başladı hanım daha kahvaltı masasını topluyorum ki içerden bir ses ;” Ayla Kanımmmm.”
“Buyuru Hatice Hanım.”
“ Benim gittiğim yerler benim kahvemi hazır ederler, hani ilk geliyorum sana da bil diye söylüyorum, yanlış anlamadın hemi?” dedi.
Sizin o söyleyemez Ayla’nın bir tık canı sıkılmış olabilir. Kahveleri yaptım , otur Hatice hanım dedim. 
“ Ben öğretmenim biliyor musun? “ dedim.
“ Heee ne güzel .” dedi. 
“ Ben dedim senin oğlunun dersine girsem, saat 9:00 da başlayacak derse 10:30 da gitsem. Sınıfa girince de kusura bakmayın çocuklar dün çok ağır bir sınav vardı. Ona öğrenci hazırladım uyuyakalmışım.” desem mesela oğlun eve gelip;” Anne 1:30 saat geç geldi öğretmenim.” dese  naparsın dedim.
“ O öğretmenin karşısına dikilir hesap sorarım.” dedi. Gevrek gevrek gülerek. Peki dedim derse girdim;” Çocuklar ben şu konuları anlatırım ama diğerlerini yaparken başım ağrır, ağır geliyor yapamam kusura bakmayın desem ve derste başlamışken oturup kahvaltımı etsem.” 
“Evdeyi gel kahvaltını canım, derste olur mu o iş.” dedi. 
Daha dersede bismillah demişim , “ Ayşe kızım git kafeden bana kahvemi de getir öyle anlatayım herkes bilir hazır eder benim kahvemi.” desem dedim. 
“ Ha sen beni yirgeliyorsun .” dedi. 
“ Hayır sana hiç bir şey yapmıyorum, mesleklerimiz başka başka olabilir ama hepimiz gayesi ekmek kazanmak ve bunu helal ölçüde yapmaksa hepimizin riayet etmesi gereken durumlar var. Sen bir başla bakalım zaten gecikmişsin ben kıyamamış kahvaltını hazırlamışım. Benim evimden aç , kahvesiz ayrılan zaten olmaz. Sen minicik bir mahcubiyet dahi duymadan bana kahvemi de hazır eder beni bilirler derken , inan ben yaşadım o mahcubiyeti senin adına.” dedim. Dedim ama ağzım boğazıma dek kurudu. Kızımı almaya giderken 16:00 sularında evden ayrılıyorum, o da “ Bugünlük banyolar dursun ben çok yoruldum beni de arabayla bırakıver.” diye peşime düşüp geldi ve adaya veda eden isim oldu gönlümde.
İşe giderken bir başımıza bile çalışıyor olsak nasıl ki düzgün giyiniriz , liyakati de ruhumuza giydirip çabalamamız gerek. Günümüz gençlerine belki de ilk öğretmemiz gereken şey bu…

Yazarın Diğer Yazıları