
Harikulâdelikler Avı
Ayla KAYMAZ
Biz kadınlar gezmeyi çok sevmekle itham ediliriz. Erkekler düşünür ki; bizim tüm arzumuz, yapacağımız bir kap yemek ve yıkayacağımız iki tabaktan kaçmak. Gerçekten sadece kaçındığı ve arzuladığı şey bu mudur bir insanoğlunun gezmekle maksadı? Elbette her birimiz için farklı bir şeyler ifade ediyor olabilir ama nasıl anlatsam sizlere bir hikaye vardır belki bilirsiniz ;” Arıcılık ile ilgilenen bir adamı arkadaşı arar neredesin? Trabzon’dayım. Arar, Urfa’dayım. Arar Elazığ’dayım. Ama yeter yahu der ne çok gezdin. Adam da der ki arıyı başka iklim, başka coğrafya gezdirince hem verim artıyor hem lezzet başkalaşıyor.” Şimdi buradan pay biçelim bir arı başka havalar solumakla başkalaşıyorsa; bu kuştan hafif demirden ağır insan ruhu da başkalaşmaz mı? Hafiflemez mi? Hani sopanın pamuğu, elyafı havalandırması misali? Nefes almaz mı? Yeni boşlukları oluşmaz mı? Daha dirençli, daha sabırlı belki de daha neşeli bile olmaz mı? Gezmek her zaman büyük bütçelerle yapılan bir şey değildir. İlla ki yurt dışı ya da başka şehir demekte değildir. Gezmek, seyahat etmek benim için Ahmet Haşim’in Frankfurt seyahatnamesinde ki sözlere yüreğimin den den işareti koymasıdır. Demem o ki tüm yüreğimle şu sözlerine katılıyorum;
“İnsan hayatın tatsızlığından ve etrafında görüp baktığı şeylerin o yorucu aleladeliğinden bir müddet kurtulabilmek ümidiyle seyahate çıkar. Bu bakımdan seyahat “ Harikulâdelikler avı” demektir.
O halde rastgele…