Günümüz Dünyasında Şebi Arus ve Aşkın Evrenselliği
Ayla KAYMAZ
Modern dünyada hızla ilerleyen teknoloji, küreselleşme ve artan bireysellik, insanları birbirinden uzaklaştırırken aynı zamanda içsel boşluklarını da derinleştiriyor. Her geçen gün daha fazla insan, kaybolan değerlerini, anlamını yitiren bağlarını ve gerçek huzuru arıyor. Bu noktada, Şebi Arus gibi derin anlamlar taşıyan geleneksel törenler, ruhsal bir arınma ve içsel huzur bulma noktasında önemli bir rol oynamaktadır. Her yıl 17 Aralık’ta Mevlana Celaleddin Rumi’nin vefat yıldönümünde kutlanan bu gece, sadece bir ölüm yıldönümü değil, aynı zamanda insanın Tanrı ile birleşme ve aşkın en saf haline ulaşma yolculuğunun simgesidir.
Mevlana’nın öğretilerinde vurgulanan “Aşk her şeydir”anlayışı, zaman ve mekân tanımaksızın geçerliliğini korur. Mevlana’ya göre, aşk bir duygu değil, bir varlık biçimidir. Bu aşk, insanın kendi içindeki en derin özlemlerle, Tanrı’ya duyduğu sevgiyle ve tüm evrenle olan birliğidir. Onun için aşk, evrensel bir dil gibi, farklı kültürler ve inançlar arasında köprüler kurar. Şebi Arus gecesinde, bu aşk kutlanır; bu gece, sadece bir bireyin değil, tüm insanlığın ruhsal bir arınma, sevgi ve anlayışla birleşmesi için bir fırsattır.
Günümüz dünyasında bireyselcilik ve tüketim kültürünün baskın olduğu bir ortamda, Mevlana’nın öğretilerine duyulan ihtiyaç giderek artmaktadır. Şebi Arus’un özünde yatan anlam, ölümün bir son değil, bir birleşme, bir "düğün" olduğu gerçeğidir. Mevlana, her ölümün bir yeni başlangıç olduğuna inanır ve bunun evrensel aşkın bir parçası olduğunu söyler. Ölüm, Tanrı’ya kavuşmanın, aşkın sonsuzluğuna adım atmanın bir işaretidir.
Bugün, yaşadığımız dünyada her şeyin hızla değişmesi, insanları içsel bir boşluğa itiyor. Fakat Şebi Arus, bir yandan bu değişimi kabul ederken, diğer yandan insanın ruhsal arayışını derinleştiriyor. Her bir insanın içinde bulunan aşk, zaman zaman bir kaybolmuşluk, bir eksiklik hissi ile kendini gösterse de, Mevlana’nın “Gel, ne olursan ol, yine gel” çağrısı gibi, herkesin içindeki o aşkı yeniden bulma ve Tanrı ile birleşme fırsatıdır. İşte bu birleşme, Şebi Arus’un anlamını derinleştiren unsurdur.
Şebi Arus’u, Mevlevi dervişlerinin sema törenleriyle ilişkilendirmek, bu gecenin anlamını daha da derinleştirir. Sema, bir içsel dönüşüm süreci olarak kabul edilir. Dervişler, dönerken hem bedensel hem de ruhsal olarak evrenle bir bütün olurlar. Bu dönme, bir yandan Tanrı’ya yönelirken, bir yandan da evrende her şeyin döngüsüne katılmaktır. Semanın her hareketi, bir arayışın, bir bütünleşmenin, bir sevdanın simgesidir. Mevlana’nın öğretilerinde de sıkça dile getirilen “Bütün evren bir aşkın etrafında döner” düşüncesi, sema ile vücut bulur.
Bu gece, sema törenleri, aşkın en saf haliyle, fiziksel dünyadan manevi dünyaya doğru bir yolculuğa çıkar. Mevlevi dervişleri, dönerken sadece dışarıya değil, içlerine de dönerler. Bu dönüş, insanın içsel boşluklarından, kaygılarından, korkularından sıyrılıp aşkın yüce boyutuna doğru ilerlemesidir.
Şebi Arus’un anlamı, sadece bir dini kutlama olmanın ötesindedir. Her yıl, dünya çapında farklı kültürlerden, farklı inançlardan insanlar bir araya gelir, Mevlana’nın sözleriyle ruhlarını arındırır. Kültürlerarası bir buluşma noktası olan Şebi Arus, aynı zamanda tüm insanları bir arada tutan en önemli öğe olan aşkı kutlar. Bugün, Mevlana’nın öğretileri sadece İslam dünyasında değil, Batı'da, Uzakdoğu'da ve tüm dünyada ilgi görmekte ve insanları derinden etkilemektedir.
Modern dünyada, aşk ve sevgi çoğu zaman yüzeysel bir düzeyde kalıyor, bireyler daha çok maddi başarılar ve sosyal statüyle tanımlanıyor. Ancak Şebi Arus gecesi, insanın ruhsal bir yenilenmeye ihtiyacı olduğunu hatırlatır. Aşk, sadece bir duygu değildir; o, yaşamın ta kendisidir. İnsan, ancak aşkı doğru bir şekilde hissedip yaşadığında, gerçek anlamda huzura ulaşabilir.