Geleneksel Eş (Trad Wife)
Ayla KAYMAZ
Son dönemde sosyal medyada hızla yayılan "trade wife" veya "tradwife" kavramı, geleneksel ev kadınlığını idealize eden içeriklerin öne çıkmasıyla tartışma konusu haline geldi. Bu terim, 1950’lerin geleneksel aile yapısına öykünen bir yaşam biçimini tanımlıyor: ev işleri, çocuk bakımı, kocalarına destek olma gibi rolleri öne çıkaran bir hayat tarzı. Ancak bu yaşam biçimi, hem toplumsal cinsiyet rolleri hem de sosyal medya gerçekliği açısından eleştiriler alıyor.
Belki pek çoğunuz takip ediyordur; Ballerina Farm hesabının sahibi Hannah Neeleman, 8 çocuklu çiftlik yaşamını paylaştığı içeriklerle bu akımın sembollerinden biri haline geldi. İçeriklerinde ev yapımı ekmeklerden inek sağmaya kadar her şeyin "organik ve doğal" olduğunu vurguluyor. Ancak The Times of London’da yayımlanan bir makale, Neeleman’ın gerçek yaşamını bu “mükemmel” görüntünün arkasındaki zorluklarla birlikte ortaya koydu. Haberde, Hannah’nın çiftlik yaşamında ciddi bir fiziksel ve zihinsel yorgunluk yaşadığı, eşinin çocuk bakımında dış yardım alınmasını istememesi gibi faktörlerin onu zorladığı iddia edildi. Aynı zamanda, Mormon inançlarının bu yaşam tarzında etkili olduğu da belirtiliyor. Hannah ise bu eleştirilere, yaşam tarzını gönüllü bir tercih olarak savunarak yanıt verdi ve ailesinin kendisi için bir mutluluk kaynağı olduğunu ifade etti.
Bu tartışma, aynı zamanda “tradwife” fenomeninin sosyal medyadaki yansımalarını sorguluyor. Eleştirmenler, sosyal medyada yansıtılan bu “kusursuz” yaşamların, ev içi emeği romantize eden ve gerçekte yoğun bir çalışma gerektiren bir yanılsama olduğunu belirtiyor. Öte yandan, birçok “tradwife” fenomeni, sosyal medya üzerinden kazanç sağlayarak geleneksel ev kadınlığı rolünü bir iş modeline dönüştürüyor. Bu yaşam biçimini seçenlerin gerçekten bağımsız mı olduğu yoksa bu seçimlerin toplumsal veya dini baskılardan mı kaynaklandığı hâlâ tartışma konusu…
Tüm bu karmaşanın ortasında, asıl soru şu: Geleneksel rollerle yaşayan bir kadın feminist olabilir mi? Kimileri, gerçek feminizmin kadınların diledikleri yaşamı seçme hakkını savunmak olduğunu iddia ederken, başkaları bu akımların, ataerkil bir sistemi güçlendirdiğini düşünüyor. Ballerina Farm tartışması da bu noktada odaklanıyor: Hannah’nın paylaşımları, özgürlüğünü ifade eden tercihler mi yoksa bir baskının sonucu mu?
Sonuç olarak, tradwife akımı hem toplumsal cinsiyet eşitliği hem de modern kadınların rolü açısından çok boyutlu bir tartışma alanı sunuyor. Sosyal medyanın yanıltıcı etkisi ile bireysel özgürlük arasındaki ince çizgide, bu tarz yaşam biçimleri üzerindeki eleştiriler devam edecek gibi görünüyor.