Ayla KAYMAZ

Bir Karne Günü Hikayesi!

Ayla KAYMAZ

Geçtiğimiz haftalarda çok sevdiğim bir arkadaşım ortancalara olan sevgimi bildiği için bana bir saksı ortanca hediye etti. Aynı zamanda kendisi için de satın aldı. Biz onları eve getirdik, aynı şehir, ayni iklim, ayni atmosfer her ikimizin de nasıl severek baktığı konusunda hiç şüpheniz olmasın. Alırken de kalem kalem sorduk ; nasıl su verelim kaç kere verelim nerede dursun vb. Gel gelelim benimki öldü. Yapraklar kurudu yetmezmiş gibi birde böyle yapraklar arasında sünmeler küflenmeler oldu. Arkadaşımın ki çok daha iyiydi. Karşı balkonda da bir komşununkini görüyorum; saksılarda yerini sevmiş, haylaz çocuk gibiler ne zaman baksam pembesi moru göz kırpar gibiler. 

Şimdi gelelim işin özüne niye anlattım bu ortanca hikayesini. Karne günü geldi çattı hani pek çok evladımız mezun oldu. Yapmayalım olur mu? Kırmayalım, kızmayalım, ötekileştirmeyelim, kıyaslamayalım komşunun çocuğuyla, ahbap, eş dostun karnesiyle. Aynı sırada oturdunuz, aynı okula gittiniz, biz seni kurslara götürdük, özel dersler aldın demeyelim olur mu? Karşımıza alalım evlatlarımızı, karneye odaklanıp baktığımız kadar gözlerinin içine bakalım ve diyelim ki; “Tebrik ediyorum yavrum. Tüm sene boyunca emek verdin. Seninle, tüm çabanla kurur duyuyorum. Seni çok seviyorum.” Diyeceksiniz notlardan kırıklar var. Bu notlar sadece bir rakam vallahi öyle. Ben bir öğretmen olarak uzun yıllar sınav kağıdı hazırlamış biri olarak söylüyorum, çoğu zaman evlatlarımızın potansiyellerini ölçmüyor bile! O nedenle kırıklara değil yüksek notlara bakın. Ne güzel evladımın “çocukluktan itibaren herkesleşme” politikası güden okullarımızda herkesleşmek yerine şahsına münhasır alanları olmuş. Demek sevdikleri ve sevmedikleri, yapabildikleri ve yapamadıkları var. Zayıf olan notunun üzerine gitmek yerine, iyi olduğu dallar varsa ve sevdiği, onları daha da destekleyelim. Sevmediği bir alanda ortalama bir birey olmasındansa sevdiği yerde bırakın parlasın. 

Nasıl tek bir branş öğretmeni bütün derslerden başarı sağlayamazsa, evladımızdan da bunu beklemeyelim. Önemli olan bütün derslerin peki olması değil. Önemli olan arkadaşlarıyla iletişimi, öğretmenine saygısı, kurallara riayet edebilmesi ve sorumluluk bilinci… Benim okul boyunca sıranın en arkasında oturmuş ama bugün şirketi olan, bir kez bile ödevi gününde yapmamış ama çok önemli yerlerde koltukları olan arkadaşlarım var. Hatta itiraf edeyim ; “ Bu çok tembeldi be!” diye şaşkınlığımı gizleyemediğim isimler oldu. Ama yıllar geçtikçe anladım ki; maalesef ne okullarımız ne eğitim şeklimiz asla çocuklarımızın gerçek potansiyellerini ölçmüyor. Hani kim tembel neye göre? O nedenle çocuğumuzu notlar sayesinde tanımaya çalışmayalım, başını okşarken kurduğu hayallere kulak verelim. O sayılar uçup gidecek, takvimin değiştiği gibi, saatlerin akııııp gittiği gibi. Biz tutalım ellerinden hala avuçları avucumuza sığarken ve esirgemeyelim sevgimizi onlar için çok şeyler ifade ederken…

Selametle…

Yazarın Diğer Yazıları