
Bayramda Gidilen Tatiller!
Ayla KAYMAZ
Hep eleştiri konusu! Bayramda tatile gidilir mi? Önceden aman ne var gidilir tabi ki diyordum hatta çalıştığım için tatil günlerimi mutlaka seyahat ederek geçirmeyi çok istiyordum. Evlendikten sonra bir kaç kez gittik hiç içimize sinmedi bu iş.
Ben evin tek çocuğuyum, eşim ailenin en büyük ve tek erkek evladı. Gittiğimiz bir bayram tatilinde ikimizde birbirimize samimice iç huzursuzluğumuzu aktarıverdik. Çocuklarımızı yalnızca eğitimli olarak yetiştirmekten çok, gelenek göreneklerine bağlı, kültürel değerlerine sahip çıkan bireyler olarak yetiştirme arzusundaysak bu böyle olmaz dedik. Arkada anne babalarımızın iç burukluğunu düşündük. Bayramda tatile gitmeme kararı aldık. Hatta her ikimiz de pek hoşlanmasak bile (malum sebebi tahmin edersiniz samimiyetten uzak, iğneleyici muhabbetler) sırf sıla-i rahim olsun, çocuklar görsün, yaşasın diye bayram ziyaretleri yaptık.
Bayramda tatile gidilmesin dedik ama her seferinde hükümet sağolsun üç günlük tatilleri azıcık önden azıcık arkadan derken dokuz on günlere çıkarttığı için, ailelerimizin gönlünü aldıktan sonra belki gidilebilir düşüncesine eriştik. Hem de diğer yandan gerçekten hiç izinsiz çalışan meslek grupları var böyle esler olmasa değerlendirebilecekleri bir tatilleri olamayabiliyor, yahut gurbet elde yaşayan kardeşlerim için öylesi uzun yollar gittikten sonra memlekette daha uzun kalabileceklerini düşündükçe uzayan bayram tatillerine seviniyorum.
Şimdi biz gençler olarak ailelerin gönlünü kazanmak, bir takım islamî gereklilikleri yerine getirmek ve kültürümüzü yaşatmak adına hani çok zor elde edilen minicik bir keyfimizden vazgeçiyor kılı kırk yarıyorsak ben büyüklerimizden de empati ve özen isteyeceğim biraz. Olay sadece bayram temizliği ya da yapılan kurban pazarlığı değil! Mesela biz üç kişiydik ama o üç kişilik ailemizde öyle zarif öyle güzel kutlarmışız ki bayramları şimdi çevremde öyle pekte göremiyorum. Günler öncesinden o tatlı telaşa sokardı annem bizi. Babamın o tatlı önemsiz gerginlikleri eteklerimizde zilleri çaldırırdı. En basitinden babam sabah namazından dönmeden biz bayramlıklarımızı giyer ve sofrayı kurar beklerdik. Annem o sofra için özel şeyler hazırlardı. Özel tabaklar çıkardı. Hani sofra ben bayram sofrasıyım der bir kaç gün önce içine ekilen o tohumun yeşerdiğini anlardın. Ortak bir değeri kendi dinamiğinde olabildiğince iyi bir düzeyde yaşadığını görmek müthiş bir haz bence.
Büyüklerin gözünde büyüyor şimdilerde bu telaşlar, gençlerin dimağında hep stres dolu anlar olarak kalıyor bayram. Önce size gittik bize gittik. Sofrayı hep ben kurdum, topladım. Ben hazırladım, sen yedin. Biz erken gittik sen geç geldin gibi gibi. Bu böyle uzar gider. Bayram diye eve bir çeki düzen vermek, bütçe ölçüsünde bir bayram alışverişi yapmak, illa yeni değil ama o sabah biraz özenli pırıl pırıl giyinmek, bir masa etrafında toplanmaya kıymet vermek, o kahveyi gerçekten ağız tadıyla içmek değer vermek ve evlat olarak değer görmek tam bu noktada gerekmez mi? Bizlerden çok büyüklere iş düşüyor bir cet olduğunu unutmadan layıkıyla yaşatabilmeli, birlik ve beraberliği koruyabilmeli. Tatlılıkla, zarafetle!
Bayramlar birlik beraberlik adına çok kıymetli güzel enerjisi olan günler sıradanlaşıp gitmesine müsaade etmeyelim. Anne babalarımız bayramlarda şunları şöyle şöyle yaparmış demesin evlatlarımız masal olmasın bayramlar, bilakis bayramı yaşasın, bayram tadında günlere erişsinler.
Selametle…