Ayla KAYMAZ

Arefe Gününün Tatlı Telaşı ve Osmanlı'dan Günümüze Bayram Geleneği!

Ayla KAYMAZ

Bayram arefesi… Kelime anlamı bile içinde bir telaş, bir heyecan barındırıyor. Çocukların harçlık bekleyişi, mutfakta yükselen tatlı kokuları, son alışverişler, temizlik telaşı… Bayram, sadece bir gün değil, öncesindeki hazırlıklarla da ruhu besleyen bir zaman dilimi. Arefe, bu heyecanın doruğa çıktığı gündür.

Eskiden beri arefe günü, bayramın habercisidir. Osmanlı döneminde bu gün, yalnızca bir hazırlık süreci değil, aynı zamanda bir paylaşma ve dayanışma zamanıdır. Saraydan mahallelere, evlerden camilere kadar her yerde bayramın gelişine özel bir hareketlilik başlar.

Osmanlı’da arefe günü, sarayda “Arife Divanı” kurulur, padişah vezirleri ve devlet erkânını kabul ederdi. Sadrazam, padişaha bayram tebriğinde bulunur, bu özel günde devlet işlerinden çok halkın huzuru ön planda tutulurdu. Aynı zamanda, Osmanlı mutfağında bayram için özel tatlılar ve şerbetler hazırlanır, fakirlere dağıtılacak yemekler özenle seçilirdi.

Mahallelerde ise kapı kapı şeker, tatlı ve çörek dağıtma adeti vardı. Özellikle “diş kirası” olarak bilinen gelenek gereği, varlıklı kimseler evlerine misafir gelenlere hediyeler verir, ihtiyaç sahiplerine yardım elini uzatırdı. Cami avlularında kurulan büyük kazanlarda helva pişirilir, sokaktan geçen herkes bu bereketten nasiplenirdi.

Bugün belki Osmanlı’nın ihtişamlı bayram gelenekleri birebir yaşanmıyor ama o tatlı telaş hâlâ devam ediyor. Temizlenen evler, yapılan bayram alışverişleri, akraba ziyaretleri için planlar… Çocuklar için yeni kıyafetler, büyükler için alınan hediyeler… Ve elbette, bayram sofraları için yapılan hazırlıklar.

Arefe günü, sadece bayrama hazırlık değil, aynı zamanda kalplerin de temizlenme zamanıdır. Küslükleri bitirme, sevdiklerimizi hatırlama, geçmişimizi yad etme günüdür. Osmanlı’dan bugüne miras kalan en güzel bayram geleneği belki de budur: Sevgiyle paylaşmak, affetmek ve bayramın ruhunu gerçekten hissetmek.

Bugün, tatlı bir telaş içindeyiz. Bayrama bir adım kala, Osmanlı’nın zarif geleneklerinden ilham alarak, paylaşmayı, hatırlamayı ve bayramı bayram gibi yaşamayı unutmayalım. Çünkü bayram, sadece sofralarda değil, gönüllerde de kurulmalıdır.

Yazarın Diğer Yazıları