
Hayata Kast, Pek Kötü Veya Onur Kırıcı Davranış (4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu Madde 162)
Av. Uzm. Arb. Ayşen Güzel
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu, Başlangıç Esasları, Kişiler Hukuku, Aile Hukuku, Miras Hukuku, Eşya Hukuku’ndan oluşmaktadır. Aile Hukuku ise, nişanlanma gibi evlilik birliğinin tesisi öncesinde gerçekleşen hukuki olayları konu aldığı gibi evlilik birliğinin kurulması ve devam eden evlilikteki sorumlulukları, hakları ve yükümlükleri de konu almaktadır. Aile Hukuku’nun açıklanan kapsamı dışında ve devamında, evlilik birliğinin sona ermesi ile bunun çeşitli hukuki sonuçları yer almakta ve son kısım, boşanma ve boşanmanın hukuki sonuçlarını düzenlemektedir. Boşanmanın birden fazla hukuki sonucu olmakla birlikte; bunlardan en önemlileri, evlilik birliğinin sona ermesi ve boşanma, çocukların velayeti ve velayet kendisinde olmayan eş ile şahsi münasebeti, nafaka, tazminat, mal paylaşımı konularıdır. Boşanma davaları devam eden mevcut evlilik birliğini hukuken sona erdiren dava türleri olup; hukukumuzda boşanma, ancak mahkeme kararıyla gerçekleşmektedir. Boşanma sebepleri birden fazla olup, gerçekleşen vakıanın hangi boşanma sebebine girdiğinin tespiti ile boşanma davasının bu sebebe dayanılarak açılması ve sebebin ispat edilmesi gereklidir. Mahkemece dayanılan sebebin gerçekleşip gerçekleşmediği noktasında yargılama yapılmaktadır. Söz konusu yargılama, Aile Mahkemelerinin görev alanına girmektedir.
Evliliğin sona ermesi, farklı olay ya da durumlar ve çeşitli sebeplerle olmaktadır. Bu sebepler; ölüm, ölüm karinesi, gaiplik hükümleri doğrultusunda evliliğin feshi, mutlak butlan ve nisbi butlan sebepleri ile evliliğin iptalidir. Belirtilen sona erme halleri kadar sıklıkla karşılaşılan bir sona erme sebebi daha vardır ki; bu sebep, tarafların boşanmalarıdır.
Evlilik birliği içerisinde yaşanan problemler dolayısıyla açılan boşanma davası, genel ve özel boşanma sebeplerine dayanılarak açılmaktadır. Hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış da, özel boşanma sebepleri arasında yer almaktadır. Söz konusu yasal düzenleme dikkate alındığında, maddede üç farklı özel boşanma sebebinin düzenlendiği görülmektedir. Her üç sebebin aynı anda gerçekleşmesi gerekli ve zorunlu değildir. Ancak söz konusu boşanma istemi, birden fazla neden kapsamına da girebilir. Bu hususun detayına dava dilekçesinin açıklamasında yer verilmesi ve delillerle tevsik edilmesi büyük önem arz etmektedir.
Hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK)’nun 162. maddesinde düzenlenmiş olup; özel boşanma sebebi olmasının yanı sıra mutlak boşanma sebeplerindendir. Bu yüzden maddede sayılan sebep ya da sebeplerden birkaçının gerçekleşmesi durumunda, evlilik birliğinin devamının çekilmez hal alıp almadığı ve dava açan eş yönünden ortak hayatın devamının beklenip beklenemeyeceği tartışılmayacaktır. TMK madde 162’de düzenlenen özel boşanma sebepleri, üç farklı sebep şeklinde karşımıza çıkmakta olup; bu sebepler, hayata kast, pek kötü davranış ve ağır derecede onur kırıcı davranıştır.
Hayata kast; eşlerden birinin, diğerini kasten öldürmeye teşebbüs etmesidir. Davranış, doğrudan bir eyleme dayanabileceği gibi eylemsizlik şeklinde de olabilecektir. Örneğin, cana kasteden eşin yapması gereken davranışı yapmaması, eşin ölmemesi için harekette bulunulması gerekirken hareketsiz kalınması, eşi kurtarma yönünde davranış sergilemekten kaçınılması, eşin kurtulması ve ölmemesi bakımından yardım istemekten imtina edilmesi, ölüm tehlikesi ya da riski olan eşe mümkünken doğrudan yardım edilmemesi gibi.. Tüm bu haller, ihmal suretiyle hayata kast kapsamındadır. Ancak buradaki ihmal; tedbirsizlik olan bilinen ve taksir düzeyinde olan ihmal değil, aksine failde bulunan kastın varlığını gösteren önemli bir hareketsizlik halidir.
Madde metninde düzenlenen bir diğer hal, pek kötü davranış olarak karşımıza çıkmaktadır. Burada, eşlerden birinin diğerine yönelik sergilediği tutum ve davranışın haksızlığının yanı sıra bu haksızlığın belirli bir ağırlıkta olması da aranmakta ve davranışın, boşanma davası açılmasına sebebiyet verecek nitelikte fenalıkta ve pek kötü davranış kapsamında bulunması gerekmektedir. Bu halde hangi davranışların, pek kötü davranış kapsamında ve niteliğinde olduğu, her somut olay yönünden ayrı değerlendirilmek durumundadır. Doktrinde, eşlerden birinin diğer eşe pek fena davranmasının arandığına değinilmektedir. Pek kötü davranış modellerine verilecek örnekler şu şekildedir: Eşin, diğer eşi eve hapsetmesi yahut odaya kilitlemesi, eşin mahzene kapatılması, eşin hürriyetinden yoksun bırakılması, eşin işkence yöntemleri ile acı çektirilmesi, eşe eziyet edilmesi, eşin aç ve/veya susuz bırakması ya da buzdolabına kilit takılması ve evden dışarı çıkmasının yasaklanması suretiyle eşin aç bırakılması, insanlık onuruna sığmayacak ve eşin haysiyet ve şerefini hiçe sayar nitelikte ve insanlık onur ve değerlerinin ihlali yönünde ağır ve yoğun haksızlık içeren davranışlar sergilenmesi, eşe karşı ağır ve yoğun fiziki şiddet uygulanması, eşin fiziksel ve ruh sağlığını tehlikeye düşüren ağır ve kötü davranışlar ile fiiller sergilenmesi, eşin pazarlanmak istenmesi, eşten cinsel açıdan uygunsuz istek ve anormal taleplerde bulunulması, özellikle eşten ters ilişki talep edilmesi ve eşin bu hususta zorlanması, eşin çıplak halde soğuk taşa oturtulması ya da çıplak halde balkonda bekletilmesi ve balkon kapısının içeriden kilitlenmesi gibi..
Pek kötü davranış ve ağır derecede onur kırıcı davranışlar yönünden hangi davranış ya da sözün, anılan boşanma sebepleri kapsamına girdiği ve kanunda sayılan özel boşanma sebeplerinin gerçekleşip gerçekleşmediği konularında takdir, mahkemeye ait olup; mahkemece bu yönde tespit ve değerlendirme yapılırken, davranış ve sözlerin yanı sıra tarafların sosyal ve kültürel nitelikleri, eğitim düzeyleri, yaşadıkları çevrenin gelenek görenekleri ile değer yargıları, yöresel ya da bölgesel yaşam tarzları ve davranış biçimleri dikkate alınacaktır.
Yasal düzenlemede yer alan bir diğer hal, ağır derecede onur kırıcı davranıştır.
Onur kırıcı davranışın boşanmaya sebebiyet verebilmesi ve belirtilen yasal hükmün uygulanabilmesi için davranışın, diğer eşin şahsiyet haklarını ihlal etmesi ve onurunu kırması, eşin onurunu kıran bu davranışın da belirli bir ağırlığa ulaşması gerekmektedir. Zira kırıcı yahut onur kırıcı her davranış, TMK madde 162 kapsamına girmemektedir. Bir davranışın maddenin uygulanma alanına girebilmesi için onur kırıcı davranışın ağır derecede olması aranmaktadır. Aksi halde, eylemin boşanmaya sebebiyet verip vermeyeceği yönünden, TMK madde 166/1-2 hükmü ile somut olaya uygun düşen yasal mevzuat hükümlerinin değerlendirilmesi suretiyle sonuca ulaşılması gereklidir. Onur kavramı, kişinin kendi varlığı ile kendi kişiliğine karşı beslediği saygı ve insanı insan yapan iç değer olarak da tanımlanabilmektedir. Yine bir başka tanımlama ile onur kelimesi, sözlük tanımıyla insanın kendisine olan özsaygısı, haysiyeti ve izzetinefsi ile başkalarının gösterdiği saygının dayanağı olan özlük değer, kişisel değer, saygınlık ve itibar olarak karşımıza çıkmaktadır.
MK m. 162’de yer alan her üç özel boşanma sebebi, hukuka aykırı davranışlara muhatap olan eş tarafından, boşanma sebebi kendisinden kaynaklanan kusurlu diğer eşe karşı açılmaktadır.
Yasal mevzuat ile TMK m. 162 uyarınca açılacak davalar yönünden, eşlerden birinin hayatına kastedilmesi veya kendisine pek kötü davranılması ya da ağır derecede onur kırıcı bir davranışta bulunulması sebebiyle dava hakkı olan eşin, boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her hâlde bu sebebin doğumunun üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkının düşeceği ve affeden tarafın dava hakkının olmadığı düzenlenmektedir. Eşin, diğer eşi affetmesi, açık beyan şeklinde olabileceği gibi örtülü ya da eylemli fiil şeklinde de olabilmektedir.