Ali Kerrar Ulu

Ailenin Temel Taşlari Ve Cihad

Ali Kerrar Ulu

Günlük hayatımızı sürdüreceğimiz binaları sağlam temeller üzerine kurarsak o binalar güvenli, sağlıklı yaşam süreceğimiz sıcacık yuvamıza dönüşür. Orada ikamet edenler huzur bulur ve bir çok tehlikeden korunmuş olur. Sağlam temeller üzerine inşa edilmeyen binalar ise en ufak bir sarsıntıda sallanır, içindekilere ve etrafındakilere huzursuzluk ve hatta zarar veren koca bir çukura dönüşür. İşte tıpkı aile hayatımız da böyledir. Eğer aile hayatımızı sağlam temeller üzerine kurarsak güvenli, mutlu, huzurlu bir yuva kurmuş oluruz. Başlangıçta ailenin temelinde öncelikle karşılıklı sevgi, saygı, merhamet ve bağlılık bulunmalıdır.

Allah kitabında kendi varlığının delili olduğunu söylediği sevgi ve merhameti kimler için var etmiş? Bir bakalım!

O'nun varlığının delillerinden biri de, kendileriyle ülfet edip huzura ermeniz için size kendi cinsinizden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesidir. Şüphesiz bunda, sistemlice düşünen bir topluluk için nice dersler ve ibretler vardır.(Rum 30/21) Yine insanın ilk yaratılışı anlatılırken tek bir nefisten eşini yaratmasında da gönül huzuruna vurgu yapıyor Rabbimiz.(Araf 7/189) Karşılıklı birbirinin huzurunu ve mutluluğunu hedefleyen eşler bu hedefe kalıcı olarak ulaşabilmek için yine kendisini eş olarak var edenin koyduğu sınırlar içerisinde kalmayı başarması gerekir. Kişinin kendi karakterini oluşturan dini ahlaki değerler gibi kurulan her yuvanında dini ahlaki değerlerinin olması gerekir. Eşlerin birbirine olan merhameti, fedakarlığı, yardım ve sadakati ile müminlerin birbirine olan merhameti, yardım ve sadakati elbette ayrı ayrı düşünülemez. Ahlaklı fertler ahlaklı yuvalar kurar, ahlaklı yuvalar ise temelleri sağlam, huzurlu ve mutlu bir toplum inşa eder.

Hatasız insan olmadığı gibi hatasız ana-babanın da olmayacağını unutmamalıyız. Son nefesimize kadar hatalarımızda ısrar etmeden iyi bir mümin, iyi bir anne ve baba olarak yaşamamız, yaşadığımız süre içerisinde de çocuklarımıza iyi birer örnek olmamız, onları geleceğe hazırlamamız gerekir. Zaman içerisinde yaptığımız hatalarımız aile fertlerini asla birbirine küs, düşman etmemeli. Ailenin kopmaz bağlarını zedelememeli. Araya kalıcı soğukluk dahi sokmamalı. Çocuklarımız da ailelerinden gördükleri iyi hal ve hareketleri, davranış şekillerini, yaşama tarzını benimseyebilmeli, bizlerden gördükleri güzellikleri de kendilerine ilke edinebilmelidirler.

Ferdi, ailevi ve toplumsal hayatımızın her alanında Allahımızın koyduğu kurallara göre yaşama azim ve kararlılığımızı ortaya koymalı, ailemize iyi bir müslüman aile kimliği kazandırmalıyız. Eğer Allah’ın kanunlarını, Rasulü’nün sünnetini bir kenara koyup nefsimize uyarsak, şeytanın askerlerinden bir asker olur, hem dünyamızı hem ahiretimizi berbat ederiz. ‘’...O sizin apaçık düşmanınızdır...(Yasin 36/83) denilen şeytanla cihad etmemiş oluruz. Onun için nefsimizin isteklerine göre değil, Allahımızın kanun ve kurallarına göre yaşamamız şart. Önce nefsimiz ve ailemiz için hayatımızın her alanında Allahımızın hükümlerini rehber edinmeliyiz. Allahımızın her an bizleri gözettiğini ve her yaptığımızdan hatta kalbimizden geçirdiklerimizden de haberdar olduğunu unutmadan yaşamamız gerekir. Tüm aile fertlerimizin ve çocuklarımızın da bu iman ve bilinçte olup, cihad ruhu ile yaşamalarına yardımcı olmak bu hayattaki bizim en önemli görevimiz olmalıdır.

Lokman (as)’ın oğluna nasihatlarına bir bakakalım. Lokman suresi 31/16-17-18-19. ayetlerinde Lokman (as)’ın oğluna emir ve tavsiyeleri var. “Oğulcuğum, yaptığın (iyi ve kötü) iş hardal tanesi ağırlığında da olsa o da bir kayanın içinde veya göklerde veya yeryüzünde olsa, Allah onu getirir. Çünkü Allah her şeye nüfuz edendir, her şeyden haberdardır. (16)”. “Oğulcuğum namazı dosdoğru kıl, iyiliği emret, kötülükten vaz geçirmeye çalış ve başına gelene sabret. Çünkü bunlar yapılması gereken işlerdir. (17)”. “İnsanlara böbürlenerek surat asma, boyun eğme, yeryüzünde çalımla yürüme. Şüphesiz Allah böbürleneni, çok övüneni sevmez. (18)”. “Yürüyüşünde mutedil ol. Sesini de alçalt. Çünkü seslerin en çirkini eşeklerin sesidir. (19)”.

İşte Lokman (as)’ın oğluna hitap şekli ve nasihatları bunlardır. Bu ve benzeri ayetlerde Rabbimizin   örneklerle   anlattığı   tavsiyeler   ve   emirler   her   müslümanın   zihninde     ve gönlünde damarlarda dolaşan, organlara hayat veren kan gibi olmalıdır. Sevgili Peygamberimiz (sav) “Hiçbir baba evladına güzel bir terbiyeden daha üstün bir hediye vermemiştir.” buyurmuştur. Allahımızın emirlerine göre yaşayan bir mümin olabilmek büyük bir hazineye sahip olabilmektir. Rabbimiz Hak Teala şöyle buyurur: “Rabbimiz Allah dedikten sonra dosdoğru olanlara korku yoktur. Onlar üzülmezler de. Onlar cennet yaranıdırlar. Yaptıklarının karşılığı olarak orada ebedi kalıcıdırlar.” (Ahkaf suresi 46/13-14)

Ferdi sapkınlıklar, toplumsal yozlaşma o kadar arttı, o kadar arttı ki küçülen ve kirlenen dünyada kötülükler sadece sokaklardan, caddelerden değil, evimizin içinden de akıyor hale geldi maalesef. Kendimizi ve ailemizi bu çirkinliklerden koruyabilmemiz için içimizde var olan cihad ruhunu yeniden canlandırmamız gerekiyor. Bunu sadece kendimizi ve ailemizi kurtarmak için değil, insanlığın kötülük sarmalından kurtulması, en azından bu kötü gidişattan rahatsız olan kitlelere bir umut ışığının doğması için yapmalıyız. Kötülüğe savaş açmak için önce içimizdeki cihad ateşini körüklememiz sonra ailemizin ve toplumun kurtuluşu için çabalamalıyız. Öncelikle sözlü cihada başvurarak, ‘’Kafirlere boyun eğme ve Kuran ile onlara karşı büyük cihadda bulun. (Furkan 25/52) ayetinin gereğini yerine getirmeliyiz. Sonra salih ameller işleyerek, kendimizi günah olan söz, fiil ve davranışlardan alıkoyarak, ‘’Kim (nefsiyle) cihad ederse o ancak kendisi için cihad etmiş olur (Ankebut 29/6)’’ ayetindeki Rabbimizin buyruğuna uymalıyız. Yeri geldiğinde ise islama ve müslümanlara saldıranlara karşı malımız ve canımız pahasına mücadele etmeye hazırlıklı olmalıyız ki ‘’Gerek hafif gerekse ağır (silahlarla) hep birlikte savaşa çıkın. Mallarınız ve canlarınızla Allah yolunda cihad edin.(Bakara 2/41) emrini tatbik etmede bir an bile tereddüt etmeyelim. Barış dini olan islamda savaşa ancak müslümanlara, onların topraklarına bir saldırı olduğunda müdafa amacıyla izin verilir. Bu cihad/savaş ise kıtal, harp, gaza olarak ifade edilir. Cihâdın "harb, gazâ ve kıtâl" anlamında fiilî bir savaş şeklinde uygulanabilmesi için hali hazırda meşru bir savaşın olması gerekir. Savaş ise ancak saldırı olduğu zaman meşru olur. "Sizinle savaşanlara karşı Allah yolunda siz de savaşın…"(Bakara2/190) "Sizinle top yekun savaştıkları gibi siz de müşriklerle top yekun savaşın"(Tevbe 9/36) anlamındaki âyetler ve benzerleri buna işaret eder. "Allah uğrunda hakkıyla cihat edin…"(Hac 22/78) anlamındaki âyetlerde geçen "Allah yolunda cihâd" emri, cihadın en geniş anlamını yani hem İslam düşmanlarıyla meşru bir harp çıktığında savaş araç gereçleriyle fiilen savaşmayı, hem İslam'ın hükümlerini bizzat uygulamayı, nefsi kötülüklerden ve haramlardan alıkoymayı, hem de İslam'ın bilinmesi, yücelmesi ve hükümlerinin uygulanması için gösterilen sözlü, ekonomik ve her türlü çabayı ifade eder.

Cihadı sözlük anlamı olan gayret etmek, bir işi yapabilmek için bütün imkanları seferber etmek olarak aldığımızda kendi kurtuluşumuz, ailemizin kurtuluşu, bütün müminlerin ve insanlığın kurtuluşu için mümin kimliğimizin gereklerini yerine getirerek,inandığımız değerler için cihad etmekten (gayret/çaba göstermekten) başka çaremiz yok. Eğer kendi geleceğimizden, ailemizin geleceğinden, ülkemizin ve tüm islam aleminin geleceğinden endişe ediyorsak, ki git gide bencil bir toplum haline geliyoruz, dünya git gide daha zor yaşanabilir bir hal alıyor, insanlık her gün sınıfta kalıyor, her gün masum insanlara Gazze’de ve dünyanın bir çok yerinde aleni olarak zulmediliyor ve gücü elinde bulunduranlar da bu zulme sessiz kalıyor ise her gün, hepimizin cihada kendisini hazırlaması gerekir. Mümin cihadsız olmaz, cihadsız mümin hatta insan olunmaz ve dahi mümin olarak, insan olarak kalınmaz (iman etmenin, insan olmanın gerekleri yerine getirilmezse) diye düşünüp insanlığın vicdanını harekete geçirmek, sorumluluklarını hatırlatıp gayrete getirmek için cihada çağrı yapmamız gerekir. Vicdanının sesini dinleyen herkes Boykot ise boykot, söz ise söz, fiil ise fiili olarak gücü ve imkanı ölçüsünde topyekün yapılan cihada katkı sağlamalı, cihad ruhu ile yaşamalı. Haklının ve mazlumun yanında olduğunu her fırsatta ve her yerde haykırmalıdır.

Toplumların temel taşı ailedir. Ailenin temeli de ferlerin inaç ve değeleridir. Doğru inanç ve değerlerden yoksun aileler ve toplumlar maddi ve manevi sarsıntılar geçirirler. Yanlışlarla mücadelede kötülüğe karşı cihad ruhunu kaybedersek baba oğlunu, oğlu babasını düşman gibi görür. Annesi çocuğunun, çocuğu da annesinin değerini bilmez. Halbuki Allah Kur’an-ı Kerim’inde anne ve babaya iyi muamele yapılmasını emreder. Çocuklara da iyi bir evlat olarak, dosdoğru yola yönelerek yaşamalarını öğütler. Allah Teala şöyle buyurur: “Biz insana anne babasına iyilik yapmasını tavsiye ettik. Annesi onu zor taşıdı ve zor doğurdu. Onun (çocuğun) anne karnında taşınması ve sütten kesilmesi 30 aydır. Nihayet o olgunluk çağına varıp 40 yaşına erişince ‘Rabbim bana anne ve babama verdiğin nimetler için beni şükretmeye ve hoşnut olacağın iyi işleri yapmaya sevket. Ben sana tövbe ettim ve ben müslümanlardanım.’ dedi.”. “İşte onlar cennet yaranı içinde amellerinin en güzeliyle kabul edeceklerimiz ve kötülüklerinden vaz geçireceklerimizdendirler. Bu vaad olundukları doğru bir vaattir.” (Ahkaf suresi 46/15-16)

Allahımızın şu uyarısı da bizleri sarsıp, ayağa kaldırmalı, cihad ruhumuzu canlandırmalı. “Ey insanlar! Rabbinizden sakının. Babanın oğula, oğulun babaya hiçbir fayda sağlamayacağı o günden korkun. Şüphesiz Allahın vaadi haktır. Dünya hayatı sizi aldatmasın. O aldatıcı sizi Allah ile aldatmasın.” (Lokman suresi 3) Hepimizin ortak duası İbrahim (as)’in duası gibi olsun. O duasını şöyle yapardı: “Rabbim! Beni ve neslimden olanları namazı dosdoğru kılanlardan eyle. Rabbimiz! Duamı kabul et. Hepimizin hesabının görüleceği günde beni, anne ve babamı ve bütün müminleri bağışla.” (İbrahim suresi 14/ 40-41)

Başta kendimize, aile efradımıza, hısım ve akrabalarımıza ve tüm müslümanlara Kur’an ve sünneti rehber edinerek yaşamayı Rabbbim nasip etsin. Asr suresindeki ifadeler parolamız olsun. ‘’Andolsun zamana ki, insan gerçekten ziyan içindedir. Ancak, iman edip de sâlih ameller işleyenler, birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler başka (Onlar ziyanda değillerdir).

Yazarın Diğer Yazıları