Niye öğrenemiyoruz
Ahmet Turan
Uzun zamandır köşemizde yayınlanması için gönderilen yazıları paylaşamıyorduk. Dün Mehmet hocam alıntı olduğunu belirttiği ‘Bizim öğrenciler’ başlıklı bir yazı göndermiş. Hepimizi çok yakından ilgilendiren bu yazıyı yorumsuz paylaşıyorum.
Teşekkürler sayın hocam.
Bizim öğrenciler 1665 yılında Newton’un başına bir elma düşmesiyle yerçekimini bulduğunu sanır ama Hazini’nin 1118 yılında “her cismi yer kürenin merkezine doğru çeken bir güç vardır” ifadesini ve bu alanda yaptığı çalışmaları pek bilmez.
Mizan-ül Hikme (Hikmet terazisi) adında geliştirdiği hassas bir terazi ile maddelerin özgül ağırlıklarını bugünkü ölçümlere çok yakın bir değerde hesaplayabildiğini de bilmez.
Bizim öğrencilerimiz atomla ilgili ilk çalışmaları yapanın 1800’lü yıllarda İngiliz Fizikçi John Dalton olduğunu bilir ancak 750’li yıllarda Cabir bin Hayyan’nın “maddenin en küçük parçası olan cüz-ü la yatecezza’da (atom) yoğun bir enerji vardır.
"Yunanlı meslektaşlarım bunun parçalanmaz olduğunu ifade ediyorlar ama parçalanır, parçalanırsa da öyle bir güç ortaya çıkar ki Bağdat’ın altını üstüne getirir” dediğini bilmez.
Bizim öğrencilerimiz izafiyet teorisi denilince akıllarına dünyanın en zeki insanı olduğunu bildikleri A. Einstein gelir ama El-Kindi’nin 800 yılında 'Zaman cismin var olma süresidir, zamanla bilinebilen ve ölçülebilen hız ve yavaşlık da hareketin sonucudur” dediğini bilmez.
Bizim öğrencilerimiz ilk katarakt ameliyatının 1846 yılında Balanchet tarafından yapıldığını öğrenmiştir ancak bunu içi oyuk bir tüple ilk yapanın 1000’li yıllarda Ali Mevsili olduğunu bilmezler..
Öğrencilerimiz ne yazık ki elektrik kullanmadan makineler icat eden, su saatleri, fıskiyeler, şifreli anahtarlar ve robotlar yapan en önemlisi de günümüz motorlu taşıtların en önemli unsuru sayılan supap tekniğini ilk kullananın El Cezeri olduğunu pek bilmezler.
Öğrencilerimiz 1200’lü yıllarda ilk kez küçük kan dolaşımını bulan İbnun Nefis’i, bugün ameliyatlarda dikiş için kullanılan ve bağırsaktan yapılan ipliği ilk kullanan Ebubekir Razi’yi, optik alanında ilk çalışmaları başlatan 11. yüzyıl bilim adamlarından İbn-i Heysem’i, enlemler arasındaki mesafeyi hesaplayarak dünya eksenindeki eğimi en doğru şekilde hesaplayan Ahmet Fergani’yi, El Beyruni’yi matematikte çığır açarak günümüz teknolojinin gelişmesinde öncü rol oynayan Harezmi’yi, trigonometrinin kurucusu Abdullah Barani’yi, bugün modern tıpta cerrahide kullanılan birçok malzemelerin mimarı Ebul Kasım’ı, Kitap-el Furussuyie adlı kitabında robotun nasıl yapılacağını detaylı bir biçimde anlatan Hasan er Rammah’ı, bilmezler.
Mikrobu ilk bulanın ve bunun bulaşıcı olduğunu ifade ederek birçok iltihabı hastalığı teşhis ve tedavi edenin İbni Sina, kanserle ilgili ilk çalışmaları yapanın Ali İbn-i Abbas olduğunu da ne yazık ki bilmiyorlar.
Uçak denilince akıllarına Wright Kardeşler gelir ancak 880 yılında planörü ilk bulanın Endülüslü Müslüman bilim adamı İbn-i Firnas olduğunu bilmezler.
Dünyanın yuvarlak olduğunu ve kendi etrafında döndüğü ilk kez El Buruni ispat etmiştir ama bunun kaymağını Kopernik yemiştir. Çocuklarımıza da Kopernik diye belletilmiştir.
Peki, bizim öğrenciler medeniyetin yetiştirdiği bilim insanlarını neden bilmez? Çünkü onlarla henüz tanışmadılar. Yıllardır tek merkezden kumanda edilen ve tek bir ideoloji ekseninde işlev gören eğitim kurumlarında bu isimlere yer verilmedi.
Bu milletin çocuklarının geçmiş medeniyetiyle olan irtibatları neden kesildi? Hâlâ bu alanda bir şey yapılmıyor. Oysa bir zamanlar Bağdat, Harran, Cizre, Endülüs, Kuzey Afrika ve Doğu Fırat gibi merkezlerde bu âlimlerin ürettiği değerler ve icatlar konuşuluyordu.
Bu merkezler Avrupa’dan gelen öğrencilerle dolup taşıyordu. İslâm Dünyası'nda ilk kâğıt imalathanesi 794 yılında Bağdat’ta açılmış ve sandıklar dolusu kitaplar yazılmıştı.
Maragha, Bağdat, Kurtuba ve Semerkant bilim ve teknoloji merkezleriydi. Buralarda sadece 500’den fazla İslam astronomu yetişmiştir.
Öğrencilerimiz artık bu bilim insanlarıyla tanışmalıdır. Çocuklarımız geçmişte neler yapabildiklerimizi öğrensinler. Şimdi daha iyisini yapabiliriz diye de şevklensinler.
Bu mümkün değil mi?