Ekonomi Güvenliği Meselesi
Ahmet Turan
Depremler hepimizi korkutuyor.
17 Ağustos 1999 yılında olan Marmara depremi ile 6 Şubat 2023 günü yaşadığımız Malatya merkezli Hatay dahil 13 ilde hissedilen deprem ve ara ara ülkemizin birçok yerinde küçük sarsıntılara sebebiyet veren depremler, can güvenliğinin yanında başta İstanbul olmak üzere Marmara Bölgesi’nde yığılma gösteren sanayi tesislerinin güvenliğini de tartışmaya açtı.
Uzmanların “Bir ülke vatandaşlarının yakalamış olduğu yaşam standardının sürdürülebilir olmasını sağlayacak elde edilmiş değerlerin himaye edilmesi ve yaşam standardını artırabilecek potansiyel değerlerin de elde edilmesinin önündeki engellerin kaldırılması” olarak tanımladığı ekonomi güveliği ile ilgili muhatap kurum ve kuruluşlar çalışıyor mu?
Biz Konya’dayız
Anadolu’daki sanayi ve ticari tesislerin muhatabı Konya Ticaret Odası Başkanı Selçuk Öztürk ve ekibinin bu konuda önemli çalışması var.
KTO bünyesinde oluşturulan Kalkınma Odakları Stratejik Araştırmalar Merkezi (KOSAM), ekonomi güvenliği meselesi olarak gördüğü Marmara-Orta Anadolu Sanayi Dönüşümü ile ilgili rapor hazırlamış.
Raporda yer alan bazı bilgiler şöyle.
2022 verilerine göre Türkiye Cumhuriyeti vergi gelirlerinin %45,18’ini, parçası olduğu Marmara Sanayi Bölgesi ise 57,67’sini tek başına sağlamış
Bölge 2020 verileriyle Türkiye’nin toplam ihracatının %59’unu, toplam ithalatının ise %65,62’sini karşılamaktadır. İstanbul’un toplam ihracattaki payı %48,82, ithalattaki payı ise %57,79 olmuştur. Cazibe merkezi olan kentin bu hali sosyal ve ekonomik açıdan çok ciddi riskleri de barındırmaktadır. Türkiye nüfusunun %18,59’u İstanbul’da, ülkenin toplam nüfusunun dörtte biri ise Marmara Sanayi Bölgesi’nde yaşamaktadır.
Marmara Sanayi Bölgesi ve özellikle İstanbul’un nüfus ve yerleşim düzeyi olarak sıkışık yapıda olması, aslında sanayi bölgesinin gelişme potansiyelini de olumsuz biçimde etkilemektedir.
İstanbul tek başına Türkiye’deki sanayi tesisi sayısının beşte birine sahiptir. Marmara Sanayi Bölgesi ise 2022 verileriyle sanayi tesisi sayısının %30,28’lik ve sanayi istihdamının %34,58’lik kısmını oluşturmaktadır.
İstanbul-Kocaeli, Bursa’daki sektörlerde faaliyet gösteren işletmelerin çoğunluğunun birbiriyle bağlantılı olduğu da bilinmektedir.
Türkiye’deki toplam çalışan sayısının %31,49’u da yine bu bölgede ikamet etmektedir.
Marmara Sanayi Bölgesi’nin sahip olduğu sektörel değerlerin sürdürülebilir olması ve büyümenin devam edebilmesi için gerekli olan dönüşüm bizi ikinci önemli konuya getirmiştir. Tüm bu değerler nereye aktarılacaktır? Türkiye’nin ilk kez 2009 yılında gündeme aldığı Türkiye Mekânsal Strateji Planı (TMSP) temelde özellikle büyük kentlerde ortaya çıkan yeni olgular ve sorunlar karşısında geleneksel kapsamlı planlama yaklaşımının yetersiz kalması sonucunda, ani ve büyük değişimlere karşı çözüm üretebilmek için daha esnek bir yaklaşıma ihtiyaç duyulması sebebiyle geliştirilmiştir.
Nitelikli imkân setine ve sıçrama potansiyeline sahip İç Anadolu Bölgesi’nin Koridor yaklaşımı ile kesişen 10 ili; Aksaray, Ankara, Karaman, Kayseri, Kırıkkale, Kırşehir, Konya, Nevşehir, Niğde ve Yozgat planlanan transferin karşı ucuna denk düşmektedir.
Orta Anadolu Sanayi Bölgesi Türkiye GSYH’nin, sanayide %15,21, imalat için %13,14 ve toplamda %12,70’lik payı ile oldukça önemli bir değere sahiptir. Orta Anadolu Sanayi Bölgesi, Türkiye’deki sanayi tesisi sayısının %21,97’lik ve sanayi istihdamının %13,13’lik kısmını oluşturmaktadır. Halihazırdaki altyapı ve tecrübesi ile Orta Anadolu Sanayi Bölgesi, Türkiye ekonomisinin sürdürebilir büyümesi için de fırsat sunmaktadır.
Ayrıca bahsi geçen illerin afet riski az olan Marmara-Orta Anadolu Sanayi Dönüşümü 9 bölgede yer alması, sanayi ve imalat sektörlerinin olası risklerden korunmasına da imkân sağlamaktadır. Sahip olduğu değerlerle Marmara Sanayi Bölgesi’ni pek çok manada ikame etme potansiyelini taşıyan Orta Anadolu Sanayi Bölgesi, üretimin niteliğinin yeniden tasarlanması için fırsatları da beraberinde getirmektedir. Bu yeniden tanımlama coğrafi avantajlarla büyüme, yeşil enerji, yerel iş gücünün katılımı, beraberinde oluşacak teşvikler ve kadınların daha aktif rol alabileceği süreçlerin tasarlanması gibi pek çok seçenek barındırmaktadır.
KTO Başkanı Selçuk Öztürk, Ülkemizin ekonomik ve demografik yoğunluğunun tek bir bölgede konumlandırılması ve planlanmasının getirdiği riskleri detaylı analizlerle inceleyen raporun stratejik önemi sahip olduğunu da vurguladı.
Söz değil, icraat var.
Emeği geçenlere teşekkür ederiz