Ahmet Özer

Yıkım projesi İstanbul sözleşmesinden artık vazgeçmeli

Ahmet Özer

Bunca dert yetmezmiş gibi birde ‘İstanbul Sözleşmesi’ derdiyle uğraşıyoruz.

Müslüman bir toplumda gâvurların tezi veya görüşlerini önceleyen bir sözleşme veya metinle bizim ne işimiz olur. Oluyor işte.

O yetmezmiş gibi, buna vahiy muamelesi çekiliyor.

Hadi seküler çevreleri anladık da ya muhafazakârlara ne oluyor?

Her ne kadar biz sözleşemese olmasa da kayıtlara adı ‘İstanbul Sözleşmesi’ olarak geçmiş.

Bu sözleşmeyi detaylı olarak incelendiğinde bize yabancı olduğu, değerlerimizle çatıştığı, toplumun temel dinamiklerini tahrip ettiği insaf sahibi herkesçe görülür.

Daha acı olansa bu sözleşmeyi İngiltere, Ukrayna, Çek Cumhuriyeti, Bulgaristan, Moldova, Macaristan, Ermenistan, Letonya, Litvanya ve Slovakya henüz onaylamış değil ve ilk onayı yapan da biziz. Buda başka bir dram.

Bu sözleşmeyi hiç imzalamayan ülkelerde var ABD, Rusya, Azerbaycan, Meksika, Japonya, Vatikan ve Kanada gibi ülkeler bu sözleşmeyi hiç imzalamamışlardır.

Bu sözleşmenin içeriği itibari ile her ne kadar kadına yönelik şiddeti önlemek için yapılmış gibi gözükse de özünde Türk Aile yapısına dinamit koyduğu ortada.

Şayet Müslüman İslam’ın icaplarını yerine getirse, kadın kadınlığını, erkek de erkekliğini bilse ve icaplarını yerine getirse bizim buna ihtiyacımız mı olur? Olmaz.

İslam’ın icapları yapılmadığı için var diye itiraz edeceklere peşinen diyoruz ki, o halde toplumu İslam’ın icaplarını yerine getirir bir eğitim verin. Verdiniz de olmadılar mı?

Dünya’da ve Ülkemiz ’de kadına yönelik şiddet ve cinayet vakaları var mı? Elbette var.

Bu şiddet ve cinayetler yeni bir şey mi? Yeni olmadığını hepimiz biliyoruz. İstanbul Sözleşmesini imzaladık diye azaldı mı? Aksine azalmayıp çoğaldı.

Bunun sebeplerine inmek yerine, bir sözleşmeyle bu meseleyi çözeceğini zannedenlerin yanıldığı ortada. Peki, bu ısrar niye?

Siz Müslüman bir topluma Roma ceza hukukunu uygularsanız, siz Müslüman bir aileyi İsviçre yasalarıyla idareye kalkarsanız bin tane sözleşmeye imza atsanız bile bir şey yapamazsınız.

Meseleyi kökten ele almadan, batının dümeninde olduğu gemiye binerseniz bundan daha iyisini yapamazsınız.

Helal haram ayırt etmeyen, hak hukuk nedir bilmez bir toplum birbirini de öldürür, karısını da kocasını da.

Ateş sizin ocağa düşünce başka ocaklar yanmasın diye çığlık atmanın kime ne faydası var? Faydası olduğu görülmüş şey mi?

Ayrıca suçu işleyenlere verilen cezalar caydırıcı mı? Hapishaneler ıslah edici mi? Kendimizi kandırmanın âlemi yok, olmadığını hepimiz görüyoruz.

Bu durum da erkekler katildir, kadın düşmanıdır, ırz düşmanıdır diye bağırmanız, hatta erkekler ayıdır diye reklam çekerek neyi çözebileceksiniz?

Çözemeyeceğiniz de ortada. Ama feminist azgın nefisler ve bu azgınlar karşısında süt dökmüşe dönenler gerçeği bir türlü göremiyor.

Toplumda bir sorun var kabul. Ama bu ne yeni, ne de bu yöntemlerle çözülebilir.

Kimin kime şiddet uyguladığının da önemi yok. Şiddet şiddettir, cinayet cinayettir. Netice de hepsi can.

Gelin görün ki doğruda değil yanlış da ittifak ediyoruz.

Neymiş kadının beyanı esasmış, delil aranmazmış…

Bu yaptığınız düpedüz zorbalıktır. Zorbalıkla hiçbir şeyi halledemeyeceğinizi ne zaman göreceksiniz.

Son zamanlarda sırf nafaka için evlenip boşananlar, erkeği dolandırmak için evleneneler, erkeğin malına canına kast için nikâh masasına oturanlar az mı?

Görmek isteyene çok. Ama o kadın.

Kadınsa istediğini yapar ama erkekse sabredecek…

Hadi bu yaptığınız hukuka uygun ama vicdana uygun değil bilesiniz.

Çözüm getirmeyecek onu da göresiniz.

Feminizm, İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı kanun sebebi ile Türkiye’nin aile yapısını Avrupa’nın çöken aile yapısına çevirecek, ivedi çare lazım. 

Aile meselesi bir çalıştay ya da bilmem ne ile çözülecek mesele değil. Herkes el birliği edip bu işi çözmelidir, yoksa hep birden pişman olacağız.

Bu yıkım projesi olan İstanbul sözleşmesinden acilen vazgeçilmesi gerekiyor.

Yazarın Diğer Yazıları