Ahmet Özer

PKK terörü biter ancak gıda terörü bitmez

Ahmet Özer

Ülkemiz yıllardır birçok terör örgütü ile aynı anda mücadele ediyor.

En büyük mücadeleyi de PKK terör örgütü ile veriyor çok şükür PKK terör örgütü verilen mücadele sayesinde neredeyse bitme noktasına geldi.

Ancak terör denince akla elbette sadece dağda elinde silah olanlar gelmemesi gerekiyor terörün başka türleri de bulunmaktadır.

Bunlara Trafik terörü olmak üzere birçok örnek verebiliriz ama en önemlisi de insanları doğrudan silah ile öldürmek yerine yavaş yavaş zehirleyerek öldüren gıda teröristleri de maalesef ülkemizde çok sayıda bulunmaktadır.

Devletin dağdaki teröristle mücadele ettiği kadar içerdeki gıda teröristleriyle de mücadele etmesi şart zira bunların verdiği zarar en az dağdaki teröristlerin verdiği kadar can kaybı ve ekonomik zarar vermektedir.

Sadece üç kuruş daha fazla kazanmak için insan hayatını hiçe sayan bu ahlak fukaralarının insanların hastalanıp hastanelerde sürünmesine ve hatta ölmesine sebep olmaktadır.

Son yıllarda hastanelerde yoğunluğun ve ilaç tüketiminin en büyük sebeplerinden birisi sağlıksız gıdalar sebebi ile gerçekleştiği yapılan araştırmalarda ortaya çıkmaktadır.

Burada suç sadece elbette bu gıda teröristlerinin değil bunların bu tür hilelerine müsaade eden yâda tespit ettiği halde gereken cezayı vermeyip yaptıkları işleri adeta tasdik eden bürokrasinin de çok büyük sorumluluğu bulunmaktadır.

İnsanoğlu her yaptığı işte olduğu gibi gıdada çok kazanma hırsı ile helal-haram ayrımı gözetmeden akla gelebilecek her türlü hileye başvurabiliyor.

Günümüzde tükettiğimiz gıdaların çok büyük bir kısmı sağlıklı olmaktan çok sağlığımızı tehdit eder hale gelmiştir.

Buna da Tarım ve Orman Bakanlığı hala bir çözüm bulmuş değildir.

ET ve Et Ürünleri Tebliği Değişikliği 13/2/2015 tarih ve 29266 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girdi.

Tebliğe göre, kasap, market vb. perakende işletmelerde fermente sucuk, pastırma, köfte gibi et ürünleri üretilemiyor.

Aynı şekilde bu işletmelerde önceden çekilmiş ve paketlenmiş günlük kıyma da satılamıyor.

Ancak bu yasağı takan yok hala bazı kasaplar, marketler ve Pazar yerlerinde halk sağlığını tehdit edecek şekilde açıkta gıda ürünleri satışı devam etmektedir.

Hazır çekilmiş ve ne eti olduğu belli olmayan kıymalar 50 TL, 55 TL ve 60 TL’ye bazı kasapların vitrinlerinde sergilenmektedir.

Bu konuda daha önce yazdığımız yazımıza istidan dönemin Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli gerekli hassasiyeti göstermiş bahsettiğimiz yerlerde denetimler yapılmıştı.

Ancak üzerinden çok zaman geçmeden aynı kişiler aynı ürünleri satmaya devam etmişlerdir.

Bu tarihin her döneminde olabildiği gibi günümüzde de görülmektedir.

Günümüzü eskiden ayıran en temel özellik bunun yaygınlaşması ve gözümüzün içine bakılarak yapılıyor olmasıdır.

Tarım Bakanlığı’nın belli aralıklar ile yayınladığı tağşiş ne yazık ki buz dağının sadece küçük bir kesitidir.

Bırakınız ürünlerin içinde görmediğimiz tağşişleri, gözümüzün önünde uluorta satılan ve pislik içindeki gıdalara izin verilmesi ve insanlarında bunu göz göre göre alıp yemelerine akıl sır ermemektedir.

Hadi satan muhterisin gözünü para hırsı bürümüştür ve bu biraz anlaşılabilir.

Peki, ya bunu alıp yiyenlere ne demeli?

Bu ürünleri gözleri önünde satılmasına söz yuman belediye yetkilileri ve Tarım Bakanlığı’nın sessizliğini nasıl karşılamalı?

Evet, bakanlıklar zaman zaman farklı şeylerin yapılmasını ve satılmasını yasaklayabiliyor. Ama iş bundan mı ibaret olmalı.

Denetim yapılmadığı veya yapılanında yetersiz olduğunu herkes görüyor. Görmekle kalmayıp konuşuyor. İktidarın ve yerel yönetimlerin göz yummasını sürekli eleştiriyor.

Bazen eleştirenler bile ertesi gün gidip o sıhhatsiz ürünleri alıyor.

Birileri alıyor ki, satışa devam ediliyor. Bakanlık denetliyorsa bu nedir? Denetlemiyorsa nedendir?

Tarım ve Orman Bakanlığı’nın açıkladığı hileli gıda üreten firmaların sayısı ne yazık ki her geçen yıl daha da artıyor.

Yakalanırsa yaklaşık 55 bin liralık bir ceza ile kurtulan bu hilekârlara kesilen cezalar adeta ödül gibi. Adam milyonlarca lira götürmüş, milleti zehirlemiş, inancına aykırı şeyler yedirmiş, yaklaşık 55 bin lira ile kurtuluyor.

Burada bir adalet söz konusu mu?

Burada milletin korunduğundan söz edebilir misiniz?

Ceza caydırıcı değilse teşvik edicidir. O halde hiç uygulamayın daha iyi.

Bunu nereden biliyoruz? Çünkü bir önceki yıl tağşişten teşhir edilmiş firma bir sonraki listede yine yer alıyor da oradan.

Eskileri tabiriyle üç beşini Sultanahmet’te sallandırmadan bu iş çözülmez. Bundan maksat ise ağır hapis cezası vermek ve o işletmeyi süresiz kapatma ve tüm mallarına el koymak yasada olsa da uygulamada olmayınca bir anlam ifade etmiyor.

Çok mu acımasız oldu?

Asla hayır.

İnsanın hayatı bu kadar mı ucuz ki acımasız olsun?

Kim bilir o hilekârlar yüzünden kaç insanımız zarar gördü.

Bu hilekârlar bir de çıkıp ‘Müslüman’ olduğunu söylemiyor mu?

Oysa aldatan kişi Müslüman olamaz, keşke bunu bir bile bilsek.

Bunu biz demiyoruz, Hz Peygamber Efendimiz buyuruyor.

Selam ve Dua ile…

Yazarın Diğer Yazıları