Ülkemizde son günlerde tartışılan konulardan biride Kadına yönelik şiddet ve işlenen cinayetlere son olarak Kırıkkale’de Emine Bulut’un eşi tarafından 10 yaşındaki çocuğunun gözü önünde vahşice katledilmesinden sonra en çok konuşulan konulardan biri haline geldi.
Peki, Türkiye’de şiddet var mı?
Elbette var.
Kadına da şiddet var, erkeğe de var, çocuğa da var. Hayvana şiddet var. Yani toplumun genelinde şiddet var. Erkek şiddet uyguluyor, kadın şiddet uyguluyor, anne-baba çocuğa şiddet uyguluyor, insanlar birbirine şiddet uyguluyor.
Ancak benim ilgimi çeken sanki bu şiddet daha önce yokmuş gibi insanların bu hafta tüm sosyal medyada bunu tartışması oldu.
Oysa dünyada şiddet Hz. Adem A.S.’ın çocukları Habil ile Kabil’den bu yana aralıksız olarak devam ediyor.
Yani şiddet yeni bir vaka olarak gösterilmemeli.
Toplum, ancak vahşet düzeyinde bir haberle karşılaştığında şiddeti tartışmayı başlıyor.
Bir hafta içinde de bunu unutup yeni sanal gündemlere yoğunlaşıyor.
Kadınlara yönelik şiddetin yanında, okulda öğretmen de şiddet görüyor öğrencide, Hastanede doktorda şiddet görüyor, akran şiddeti ve zorbalığı almış başını gitmiş, işyerinde çalışanlar patron şiddetine ses çıkaramıyor,.
Özetlemek gerekirse eğitim düzeyi, yaş, cinsiyet, siyasi ve dini görüş fark etmeksizin şiddet eğilimli insanlar haline geldik ve getiriliyoruz.
Peki, bu şiddetin kaynakları ne?
Her şeyden önce görsel medya yoğun şekilde şiddeti pompalıyor.
Her dizide, her filmde sadece bir bölümde yüzlerce şiddet görüntüsü ile karşılaşıyoruz.
Maalesef bu şiddet görüntüleri de şiddeti normalleştirip sıradanlaştırıyoruz.
Çocuklarımızın izlediği çizgi filmler de bile yüzlerce şiddet ve cinsel içeren görüntü var. Artık çocuklar ’da öldürmenin normal bir davranış olduğuna inanıyor.
Görsel medyanın yanında sosyal hayatın uygulamaları da insanları şiddete eğilimli hale getiriyor. Artık insanlar eğitim seviyesi, bilgi seviyesi, görgüsü, kültürü, ahlaklı olması ile başarılı olacağına inanmıyor.
Varsa yoksa bir yere gelmek için bağır çağır, yalan söyle, başkalarının sırtına bas çık, dolandır, kandır inancı maalesef çözüm olarak görülüyor.
Bu da şiddetin başlıca kaynağı hale geliyor.
Peki, şiddetin önüne geçmek için ne yapmak gerekiyor.
Her şeyden önce eğitim Aile’de başlar Çocuk hayatı boyunca Aile’den gördüğü sözlü yâda fiziki şiddeti normal hale getiriyor.
Bazı yazılı ve görsel medya bu tip şiddet içerikli haberleri günlerce oluş şekli ile beraber yayınlamak sureti ile bu vahşete destek veriyor.
Haberin veriliş biçimleri toplumun yanlış yönlendirilmesi sebebi ile erkeklere karşı toplum tüm erkekleri hedef gösterilir hale getirilmektedir.
Bu algı böyle devam ettiği müddetçe sorunu çözmek yerine derinleşmesine sebep olacaktır.
Hukuk’un en önemli ilkelerinden biri suç ve cezanın şahsiliği ilkesidir.
Bu sebepten dolayı bireylerin işlediği suç nedeni ile bir kesimi tümden suçlu ilan etmek hukuka da aykırıdır.
Öncelikle RTÜK’ün basın yayın organlarının bu tür haberleri vermesi ile ilgili acilen düzenleme yapması gerekmektedir.
Son olarak Efendimiz Resûlullah (s.a.v) hanımlarını döven erkekleri muhtelif şekillerde uyarmış ve bunlara karşı dâimâ memnuniyetsizliğini ifade etmiştir.
Şöyle buyurmuştur:
“Kadınları ancak kötüleriniz döver.” (İbn-i Sa‘d, VIII, 204)
“Bir mü’min hanımına buğzetmesin. Onun bir huyunu beğenmezse, bir başka huyunu beğenir.” (Müslim, Radâ‘, 61)
Diyerek kadınlara verdiği önemi göstermektedir.