Türk siyasetinde her zaman lideri sayesinde bir yere gelip kendisine verilen makam elinden alındıktan sonra her şeyin kendi kerametinden kaynaklandığını zannedip sonrada siyasetten silinenler ile dolu.
Bugünde bazı siyasetçiler geçmişten ibret almayıp hala aynı yolda devam ediyor.
AK Parti iktidara geldikten sonra cumhurbaşkanlığı, meclis başkanlığı, başbakanlık, bakanlık, milletvekilliği, genel müdürlük, belediye başkanlığı yapmış bu isimler makamları ellerinden alındıktan sonra Erdoğan’ın düşmanı kesildiler veya kesiliyorlar.
Abdullah Gül, Ahmet Davutoğlu, Ali Babacan ve Abdüllatif Şener şimdi farklı kulvarlarda gibi gözükseler de ortak paydaları Erdoğan düşmanlığı.
Erdoğan’ın karşına parti kurup çıkan Erkan Mumcu, Abdüllatif Şener, İdris Naim Şahin gibi birçok isimler daha yolun başında hezimete uğradılar.
Abdüllatif Şener bir müddet sonra CHP’de siyasete devam etti ve memleketi Sivas yerine Konya’dan Milletvekili seçildi.
Şener anlaşılan kendi memleketinden aday olmaya bile cesaret edemeyip, Konya’yı tercih etti.
2007 yılındaki E-muhtıraya rağmen Erdoğan’ın direnmesi sonucu cumhurbaşkanı seçilen Abdullah Gül ise 2018 yılında millet ittifakında bir mutabakat olsaydı Erdoğan’ın karşısına aday çıkacağını söylemiş ve halen 2023 yılında yapılacak olan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olabileceği söyleniyor.
Babacan Parti içinde olduğu halde 2018 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Abdullah Gül’ün aday olması yönündeki çalışmalarda görev aldığını itiraf ederek Erdoğan’a daha parti içindeyken bile partisine ihanet ettiğini itiraf etmişti.
Normalde bir parti iktidar olmak için kurulması gerekmez mi? Oysa bu kurulan partilerin iktidar olmak gibi bir şansları yok. AK Parti’den ayrılıp parti kuran Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan iktidar olmaları asla mümkün değil ve tek hedefleri Erdoğan’ı zayıflatmak. İkisi de Erdoğan’dan birer-ikişer puan koparma derdindeler. Daha şimdiden ‘Millet İttifakı’ ile hareket ediyorlar bu yüzden.
Bunlara son örnek ise AK Parti kurucusu olan Meclis Başkanlığı ve bakanlık yapmış olan Bülent Arınç…
Arınç daha önceki çıkışları sebebi ile Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu üyeliğinden istifa etmişti.
FETÖ’den ihraç edilenler için ne kadar üzgün olduğunu onların avukatlığını yapabileceğini söyleyen kişiydi Arınç. Artık damadını da kurtardığına göre daha fazlası beklenebilir.
Bununla da yetinmeyen Arınç başta 6-8 Ekim olayları olmak üzere birçok eylemlerde ölenlerden sorumlu terör örgütü PKK’nın siyasi kolu HDP’nin eski eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ile gezi ve 15 Temmuz hain darbe girişiminin sponsoru sorosun Türkiye elemanı Osman Kavala’nın tutukluğuna üzüldüğünü onların derhal serbest bırakılmasını istiyor.
Son açıklamasında ise “Ona karşı hiçbir zaman rakip olmayacağım diye bir içtihatta bulundum. Beni fazla zorlamasınlar. Çünkü içtihatlar zaman zaman değişebilir” diyerek Erdoğan’a karşı aday olabileceği konusunda hem Erdoğan’ı hem de AK Partiye açıkça sopa gösteriyor.
‘Bunlar siyasetin tabiatında olan şeyler’ diyenler olabilir. Bizse diyoruz ki, siyaset buysa olmaz olsun.
Diyebilirsiniz ki, tek suçlu bunlar mı? Elbette olmayabilirler başkalarının da kabahati olabilir. Fakat öyle ise neden köşenize veya eski işlerinize çekilmek varken, ülkeyi aşağı çekmeye çalışıyorsunuz? Cevap alamayız ama olsun biz sormuş olalım.