İstanbul’da imzalandığı için ‘İstanbul Sözleşmesi’ adıyla anılan ‘Kadınlara yönelik şiddet ve Aile içi şiddetin Önlenmesi ve bunlarla mücadele’ diye süslenen ama özünde Müslüman Türk toplumunun Aile yapısına dinamit koyan sözleşme Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından feshedildi.
İstanbul Sözleşmesi ve onun uzantısı olan 6284 sayılı yasa ve yönetmeliğinin yürürlük tarihinin üzerinden yaklaşık 9 yıl geçti.
Bu 9 yıllık süreçte Aile yapısında çok büyük tahribatlara yol açan bu melanet sözleşmeden dolayı yaşananlar.
Evlilikler azalmış ve boşanmalar belirgin olarak artmıştır.
Aile içi ve kadına yönelik şiddet artmıştır.
Evlilik yaşı yükselmiştir.
Evlerinden uzaklaştırılan erkek sayısı milyonları bulmuştur.
Bunun sonucu olarak yapılan araştırmalarda nüfus artışı durma noktasına gelmiştir.
6284 Sayılı Kanun`un yıktığı yuvalar yetmezmiş gibi aileye bir darbede “kadının beyanı esastır” zırvasından geldi.
Bakan Selçuk’un, “Delil olmaksızın kadının beyanı yeterlidir” sözünden sonra bunu fırsata çevirenler birçok mağduriyetlere sebep olmuştur.
Binlerce kişi atılan iftiraları ispat edemediği için ciddi hapis cezaları ile karşı karşıya kalmıştır.
Peki, bu sürede yıkılan yuvaların ve haksız yere ceza alan binlerce insanın hesabını kim verecek?
Bu güne kadar bazı kesimlerin özelliklede CHP, HDPKK, İP ve diğer AB fonlamalı sözde feminist kadın örgütlerinin desteklediği bu sözleşme amacı gerçekten kadın ve aileyi korumak ise bu kadar kadın neden öldürüldü?
Üstelik 6284 sayılı yasa en sert şekilde uygulanmasına rağmen..
Yoksa amaç kadını korumak değil de aileyi yok etmek miydi?
“İstanbul sözleşmesi yaşatır” diyenlerin aslında bu süreçte işlenen kadın cinayetlerine baktıkları zaman yaşatmadığını aksine öldürdüğünü kendileri de çok iyi bilmekteler.
Zira sözleşmeyi kadına karşı işlenen taciz, tecavüz ve cinayetlerine karşı savunduklarını iddia eden HDPKK’lı teröristlerin küçük yaştaki kız çocuklarını ailelerinden koparıp dağdaki terörist elebaşlarının cinsel taciz ve tecavüzlerine sessiz kalmaları ise aynı bir ahlaksızlıktır.
“İstanbul sözleşmesi yaşatır” diyenler, bu sözleşmenin öldürdüğünü anlamadı; kadına tacizi önler diyenler, HDPKK'lıların ve bazı CHP’lilerin taciz ve tecavüzlerine kör kaldı; Kadına değer verir diyenler, Diyarbakır analarının feryadını duymadı; Kadını korur diyenler, genç kızları aile kültüründen koparıp sokakta yaşamaya teşvik ettiğini gizlemeye çalıştılar.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın her yaptığı işlemden sonra hemen soluğu sokakta alan muhalefet yine şaşırtmadı ve soluğu sokakta aldı.
CHP, HDPKK, İP, Gelecek ve Deva Partileri ile kendilerini sözde kadın hakkı savunucusu ilan eden AB destekli feminist dernekler ile bu sözleşme sayesinde iyice arsızlaşan ve azgınlaşan LGBT-İ’li sapkınlar karşı çıkmıştır.
Yani bir kısım azgın azınlık karşı çıkmaktadır.
Bu kararın ne kadar doğru bir karar olduğunu anlamak için kaldırılmasına karşı çıkanlara bakmak yeterlidir.
Yıllardır bu sözleşmenin iptal edilmesi için mücadele eden tüm kişilere, kurumlara teşekkür ederim.
Ayrıca sesimize kulak verip sözleşmeyi iptal eden Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a teşekkür ederiz.
Bu karar ülkemize ve milletimize hayırlı olsun.