6+1’li masa 10. Toplantısını geçtiğimiz hafta gerçekleştirdi. Üstelik bu toplantı 10 saate yakın sürdü ve yine toplantının sonunda yapılan açıklama ile dağ fare doğurdu.
Kendilerine “millet ittifakı” diyen bu 6+1 masanın tabanı her toplantı sonrası “bu sefer aday açıklanır mı” diye beklerken yine ipe un seren ortaklar bu seferde adayı ocak ayının sonu ya da şubat ayının ilk haftası açıklanacağı söylenmektedir.
Ta başından beri kendi içlerinde birlik sağlayamayan bu partilerin ola ki kazanacakları bir seçimden sonra nasıl bir birliktelik içinde olacakları merak edilmektedir.
6+1 masanın ortaklarından GP’nin Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu CHP’nin yayın organı Halk TV’de yaptığı açıklamada seçilmeleri halinde ülkeyi nasıl bir buhranın içine sokacağının göstermektedir.
Davutoğlu; “Cumhurbaşkanı içeriden veya dışarıdan olsun, genel başkanlar doğrudan karar süreçleri içinde imza yetkisine sahip olarak bulunacaklar. Genel başkanlar, cumhurbaşkanı kadar, cumhurbaşkanı gibi ister içerden ister dışardan olsun her stratejik kararda imza yetkisine sahip olacak.”
Yani Cumhurbaşkanı kim seçilirse seçilsin %50+1 oy almış Cumhurbaşkanı değil 6+1 masanın ortakları yönetecek buda ülkeyi daha ilk günde nasıl bir krize sokacağını düşünün.
Cumhurbaşkanı seçilen kişi en basit bir atamada bile bu 6+1’in onayı olmadan atama yapamaz ise bu cumhurbaşkanı nasıl icraat yapacak?
Bu benzemezlerin hepsinin dünya görüşleri farklı ülkenin sorunları ile ilgili hepsi bir birinden farklı düşünmektedir.
Mesela mülteciler, terörle mücadele, Doğu Akdeniz, savunma sanayi İstanbul sözleşmesi, LGBT gibi daha birçok konuda nasıl bir fikir birliği sağlayacakları çok merak edilmektedir.
Bu 6+1 masanın ortaklarının millete vaadi biz önce Erdoğan’ı devirelim güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçelim sonra her şey güzel olacaktan başka bir vaad duymamıştır.
Oysa bu millet bunların bahsettiği ucube sistemi bu ülkede 90 yıldan fazla bir süre denedi ve ülkeye siyasi ve ekonomik krizlerden başka bir fayda sağlamadı.
Üstelik bu masada oturan genel başkanlar daha önce içinde bulunduğu siyasi partinin liderlerine ihanet edip ayrılmış isimlerden oluşmaktadır.
Kemal Kılıçdaroğlu, Deniz Baykal’a ihanet etmedi mi?
Meral Akşener hem Tansu Çiller’e hem de Devlet Bahçeli’ye ihanet etmedi mi?
Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan kendilerini hak etmedikleri makama getiren yıllarca o koltukları işgal etmelerine izin veren Erdoğan’a ihanet etmediler mi?
Ahmet Davutoğlu ben bu davaya ihanet edersem yüzüme tükürün sözünden 2 yıl sonra davaya ihanet etti.
Yine aynı Davutoğlu’nun CHP için söylediği sözler milletin hâlâ hafızasındadır.
Davutoğlu; “Ne demekmiş, eninde sonunda CHP ile ittifak yapacağımız iddiası. Böyle şey olur mu? Benim hayatım CHP zihniyeti ile mücadelede geçti” demesinin üzerinden daha iki yıl geçmeden CHP ile kol kola girmiştir.
Ali Babacan AK Parti içinde milletvekili iken hem Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı adaylığı için imza verdiğini hem de Abdullah Gül’ün aday olması için kulis yaptığını kendisi itiraf etti.
Daha önce liderlerine ihanet eden bu isimlerin birbirlerine ihanet etmeyeceğini düşünmek aptallık olur.
SP’nin başındaki isim Temel Karamollaoğlu’nun çabasını da anlamak mümkün değil.
Kuruluş ilkelerinin başında İslam ve Müslümanlar ile mücadele olan CHP’ye bu millet 80 yıldır iktidar yüzü göstermemiştir.
Ancak SP ve başındaki isim Karamollaoğlu CHP’yi tekrar ülkenin başına bela etmek için can siperane çalışmaktadır.
Karamollaoğlu bu gayreti sebebi ile Rahmetli Necmettin Erbakan Hoca’nın kemiklerini sızlatmaktadır.
Allah muhafaza CHP ve onun aveneleri bu ülkede iktidar olduğu takdirde muhafazakâr insanların başına gelecek her musibetten başta Karamollaoğlu ve diğer muhafazakâr olduklarını iddia eden Davutoğlu ve Babacan sorumlu olacaklardır.
Millet kendi seçtikleri cumhurbaşkanının diğer 6+1 lider tarafından yönetilmesi gibi ucube bir sisteme onay vermeyecektir.