Uzluk Ailesi
Ahmet Kuş
Şehirlerin iftihar ettiği aileler vardır. İşte Konya’nın iftihar ettiği ailelerden birisi de “Uzluk Ailesi”dir. Köken olarak Mevlâna Celaleddin Rumî sülalesinden gelen “Uzluk Ailesi”nin Konya’nın kültür, sanat ve tarihine büyük katkıları olmuştur. Özellikle yaptıkları hizmetlerle adlarını Konya tarihine altın harflerle yazdıran Prof. Dr. Feridun Nafiz Uzluk, Şehabettin Uzluk ve Nimetullah Uzluk bu ailenin en tanınmış bireyleridir. Bizim de yeni üyelerinden birisi olduğumuz Türkiye Anıtlar Derneği Konya Şubesi, yönetim kurulu başkanı Serdar Ceylan’ın öncülüğünde 29 Nisan 2018 tarihinde “Uzluk Ailesi”ni Üçler Mezarlığı’ndaki mezarları başında yâd etmek üzere bir tören düzenledi. Türkiye Anıtlar Derneği genel başkanı Selçuk Önal, Selçuk Üniversitesi Selçuklu Araştırmaları Merkezi başkanı Doç. Dr. M. Ali Hacıgökmen ve üyelerimizinkatıldığı törende Uzluklar ile ilgili kısa konuşmalar yapıldı. Kur’an-ı Kerim tilaveti ve daha önce okunan hatimlerin duaları yapıldıktan sonra tören sona erdi. Sağ olsun Serdar Ceylan kardeşimiz törenden birkaç gün önce aileye ait tüm mezarların bakımını yaptırmış. Mezarların üzerini temizleterek, çok güzel çiçekler diktirmiş. Özellikle zaman içerisinde solan ve dökülen mezar taşı yazılarının da yenilenmesi çok isabetli olmuş. Bu hizmeti için Serdar kardeşimizden Allah razı olsun. Dernek yönetiminin, Türkiye Anıtlar Derneği’ne başkanlık yapan, üye olan, dernekte bizzat çalışan aile bireylerini unutmaması ve mütevazı bir törenle onları yâd etmesi iyi bir kadirşinaslık örneğidir.
Belki okuyucularımız içerisinde “Uzluk Ailesi”ni tanımayanlar olabilir. Tanımayanlar için aileden kısaca bahsedelim isterseniz. Subay Ahmet Hamdi Bey’in Ali Çelebi kızı Sıdıka Hanım’la evliliğinden Şehabettin (1900-1984) ve Feridun Nafiz (1902-1974) adlı iki oğlu olur. Evin babası Yemen’de 1912 yılında şehit düşer. Sıdıka Hanım, çocuklarını en iyi şekilde yetiştirir. Şehabettin Uzluk mimar olur ve 1950’de Nimetullah Hanım ile evlenir. Tıp tarihi profesörü olan F. Nafiz Uzluk hiç evlenmez ve kendini bilime verir. Şehabettin Bey mimar, ressam ve öğretmen olarak çalışır. Türkiye Anıtlar Derneği Konya Şubesi başkanlığı yapar. F. Nafiz Uzluk, Türkiye’nin en ünlü tıp tarihi profesörlerindendir. Kurduğu matbaada Selçuklu tarihi ve Mevlâna üzerine temel kaynakları yayınlamıştır. Nimetullah Hanım, hayatı boyunca kamu yararına derneklerde çalışmış, yaptırdığı kreş, yurt gibi tesisleri devlete bağışlamıştır. Ayrıca hayatta olduğu dönemde çok sayıda öğrenciye burs vermiş ve onların yetişmesine katkıda bulunmuştur.
Uzluk Ailesi’nin Konya’ya yaptıkları hizmetlerin yanı sıra Selçuk Üniversitesi’ne de önemli katkıları olmuştur. 1974 yılında vefat eden F. Nafiz Bey’in yazmaları, arşivi, hat levhaları, mektupları Konya İl Halk Kütüphanesi’nde özel bir bölümde okuyucuya sunulmuştur. Şehabettin Bey ve eşi Nimetullah Hanım sağlıklarında F. Nafiz Bey’den kalan diğer kitap, dergi, fotoğraf ve tıp aletlerini, kendi kitaplarını, resim ve tablolarını, Türkiye Anıtlar Derneği’nin tarihî kartpostalları ile Anıt semtindeki evlerini Selçuk Üniversitesi’ne bağışlamıştır. Selçuk Üniversitesi bir vefa örneği göstererek 1 Mayıs 1985 tarihinde, sanat tarihine katkılarından dolayı Şehabettin Uzluk’a fahri doktora payesi vermiştir. Selçuk Üniversitesi’nin aileye olan vefaları bununla da kalmamış ve 2017 yılında editörlüğünü Prof. Dr. Haşim Karpuz, Prof. Dr. Ahmet Çaycı ve Serdar Ceylan’ın yaptığı “Uzluk Ailesi Armağanı” adlı bir de kitap yayınlanmıştır. Kitapta Uzluk Ailesi ile ilgili farklı yazarlar tarafından kaleme alınmış yazılar yer almaktadır. Aile hakkında daha ayrıntılı bilgi edinmek isteyen okuyucularımız bu kitaptan faydalanabilirler.
Bu anma toplantısına vesile olan Türkiye Anıtlar Derneği Konya Şubesi başkanı Serdar Ceylan’ın şahsında tüm yönetim kurulu üyelerini tebrik ediyoruz. İnşallah dernek bundan sonra da güzel etkinliklerini devam ettirir. Aslında Konya’da Türkiye Anıtlar Derneği’nin yapacağı öyle çok iş var ki, burada hangilerini yazsak bilemiyorum. Zira son yıllarda şehrimizdeki kültür varlıkları her ne kadar restore edilse de tahribat da bir hayli fazla. Özellikle höyükler üzerine yapılan yeşil alanlar ileride telafisi imkânsız zararlara yol açacak… Diğer yandan şehir merkezindeki Dolap Mahallesi Camisi, Eski Buğday Pazarı kapıları gibi sistemli bir şekilde yok edilen yapılar da tarihî eserler konusundaki tahribatı gözler önüne sermektedir.