Ramazan'a Has Bir Güzellik Mahya
Ahmet Kuş
Mahya¸ ramazan gecelerinde¸ camilerde iki minare arasına gerilen halatlar üzerine kandil veya elektrik ampulleriyle yazılan yazı veya resimlere verilen addır. Günümüzde mahyalar genellikle elektrikçiler tarafından yapıldığı için mahyacılık da çoğu meslek gibi artık tarihteki yerini aldı. Geçmişte başlı başına bir meslek olan mahyacılıkla uğraşan ve bu işin erbabı olan ve adına mahyacı denilen kişiler vardı. Mahya geleneği İslam dünyasında sadece Türklere mahsus olan bir sanattır. Osmanlı Döneminde gelişen bu sanat Konya ve Bursa gibi bazı şehirlerinde de görülmekle birlikte çoğunlukla İstanbul’da uygulanıyordu. Genellikle selâtin camilerin minarelerine asılan mahyalar adeta camilerin nurdan kolyeleriydi.
Mahyalar elektrik olmadığı dönemde kandil yağları ile yapılırdı. Her yıl şaban ayının 15’inden itibaren mahya yapılacak camilerde kandil yağları¸ balmumları hazırlanırdı. Bir mahya için tahmini olarak 7-8 kğ yağ harcanırdı. Mahya takımına bocurgat¸ kandillerin sıralanmasına ve düzenlenmesine yarayan araçlara da boncuk adı verilirdi. Mahya kurulmadan önce kareli bir kâğıt üzerine kalıbı hazırlanarak kandillerin yerleri belirlenir¸ yukarıdan aşağıya doğru bir hizaya düşen kandillere göre sıra sıra ipler hazırlanırdı. İki minare arasına bir ana ip gerilerek bunun üzerine bağlanan başka ipler aşağıya sallandırılırdı. Tahta kutular içinde bulunan cam kandiller¸ yazıdaki sıraya göre bu sarkıtılan iplere bağlanır¸ sonra bu takımın hepsi aşağıya indirilir arkasından ip çekilerek ve boşlukta ilerletilerek iki minare arasına sıralanır¸ böylece mahya kurulmuş olurdu. Mahyaların iplerini¸ takımlarını düzenlemek ve kurmak özel bir yetenek istediği için her büyük caminin bir mahyacısı olurdu.
İnsanlara öğüt veren ve tavsiyelerde bulunan mahyalarda; İnna fetahnâ leke fethan mübina¸ Ya Allah¸ Hoş Geldin Ya Şehri Ramazan¸ Ya Rahman¸ Ya Ganî¸ Ya Kerim¸ Maşallah¸ Elveda Ya Şehri Ramazan¸ Ya Sübhan¸ Şefaat Ya Resulallah¸ Lailaheillallah gibi yazılar veya gül¸ sahra topu¸ gemi¸ Türk bayrağı¸ lale gibi motifler yer alırdı. Ramazan süresince bu anlamlı yazılar semayı süslerdi. Bir camiye asılan mahya hep aynı kalmaz, mahyacılar tarafından 10 günde ya da 15 günde bir başka yazıyla değiştirilirdi.
Cumhuriyet Döneminde Konya’da da özellikle Sultan Selim ve Aziziye camilerinde mahya kurulduğu dönemler oldu. Elektriğin yaygınlaşmasıyla birlikte mahya işi de daha kolaylaştı ve daha önce mahya ile tanışmayan diğer şehirlerdeki camilere de mahyalar kuruldu. Mahya aynı amaçla yapılsa da verilen mesajların bazen siyasi otoriteye göre farklılık arz ettiği dönemler olmuştu. Örneğin “Para biriktir”¸ “Yerli Malı Al”¸ “Fitre Tayyarenindir”¸ “Varol İnönü”¸ “Atatürk” gibi ifadeler genellikle tek parti döneminde asılmıştı.
Çocukluğum Türbeönü’nde geçtiği için 1970’li ve 1980’li yıllarda Sultan Selim Camii’ne mahya takılışını çok iyi hatırlıyorum. Ramazandan bir hafta kadar önce mahyacılar hazırladıkları mahyayı Türbeönü’ne getirirlerdi. Minareler arasında gözümüze daha küçük görünen mahyayı yerde uzatılmış vaziyette görünce yanından ayrılamaz¸ meraklı bakışlarla mahya takılana kadar caminin önünden ayrılmazdık. Sultan Selim Camii’ne takılan mahyalarda genellikle iç içe geçmiş üç ayrı yazı bulunurdu. Üç ayrı yazı bir seferde yazıldığı için mahyayı bir kere astıktan sonra tekrar değiştirmeye gerek kalmaz ve bu mahya ramazan sonuna kadar minareler arasında kalırdı. Ampullerle yazılan mahya onar gün arayla farklı bir yazıyla karşımıza çıkardı. Ramazanın ilk on gününde “Merhaba Ya Şehri Ramazan”¸ ikinci on gününde “Gufraneke Ya Allah”¸ son on gününde ise “Elveda Ya Şehri Ramazan” ifadeleri yer alırdı. Çocukluğumuzda ramazan yaz günlerine denk geldiği için teravih namazı öncesi ve sonrası bizler için ayrı bir sevinç kaynağı olurdu. Gündüzleri de dâhil vaktimizin önemli bir bölümü Mevlâna Dergâhı çevresinde geçerdi.