
Ramazan Üzerine Düşünceler
Ahmet Kuş
Sayılı gün birden geçermiş¸ Ramazan ayının da neredeyse üçte biri bitmek üzere. Kendi adımıza konuşacak olursak¸ bugünlerde yaşadığımız yoğunluktan olsa gerek günlerin nasıl geçtiğini bile anlamıyoruz. Haziran ayında olmamıza rağmen bir de havaların serin gitmesi şu uzun günlerde Allah’ın bizlere bir lütfu diye düşünüyorum. Şükürler olsun ki gündüzler çok uzun olmasına rağmen susamıyoruz. Malum¸ Konya’nın yakıcı sıcakları bir başlasa gölgede otursanız bile susarsınız. Havaların serin gitmesi özellikle inşaat ve tarım işçileri gibi daha çok bedenen çalışanlar için ayrı bir ihsan olmuştur. Kuşkusuz Rabbimiz biz kullarına her işte bir kolaylık sağlıyor. Zaten orucu uykuya tutturan miskinlere ise hiçbir şey söylemiyoruz. Onlar ne susuyor¸ ne de acıkıyorlar! Hatta bazıları uyanık olsalar bile hiç yataktan çıkmıyorlar. Bu taifenin hayattaki en iyi arkadaşları ise yanlarından hiç ayırmadıkları akıllı cep telefonları…
Evet¸ Ramazan güzellikleriyle devam ediyor. Ramazan’ın bize göre şehirdeki en önemli belirtisi cami ve mescitlerimizdeki cemaatin artmış olmasıdır. Tarihî şehir merkezindeki Kapı¸ Aziziye¸ İplikçi ve Şerafeddin gibi büyük camiler neredeyse öğle ve ikindi vakitlerinde doluyor. Bu konuda mescitler de büyük camilerden geri kalmıyor. Cemaatle namaz kılanların sayısının artması sevindirici bir olay. İnşallah bu güzellik Ramazan’dan sonra da devam eder. Malum olduğunuz gibi cemaatle namaz kılmanın fazileti¸ yalnız kılmaktan daha üstündür. Dinimiz birlik ve beraberliğe büyük önem vermiştir. Beş vakit namazın bir arada eda edilmesinin teşvik edilmesi; Müminlerin görüşüp halleşmelerine¸ birbirleriyle yardımlaşmalarına vesile olmak gibi bir anlam taşımaktadır. Bu bakımdan cemaatle namaz kılmak¸ oluşturulmak istenen birlik ruhunun hem bir göstergesi hem de o birlik ruhunun sağlamlaştırıcısıdır. Peygamberimiz (s.a.v.) cemaatle kılınan namazın¸ tek başına kılınan namazdan yirmi yedi veya yirmi beş derece daha fazla faziletli olduğunu belirtmiştir. Kendisi de hayatı boyunca cemaate namaz kıldırmış¸ hastalandığında ise cemaate katılarak Hz. Ebubekir’in arkasında namaz kılmıştır.
Ramazan’ın manevi atmosferinin ülkemizde en çok hissedildiği şehirlerden birisi Konya’dır. Şayet Ramazan’da İstanbul¸ Ankara¸ Antalya ve İzmir gibi büyükşehirlere yolunuz düşmüşse ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız. Bu şehirlerde alenen oruç tutmayanların sayısı Anadolu şehirlerine göre nispeten daha fazla olduğu için hayat çarşıda pazarda sanki Ramazan değilmiş gibi normal seyrinde akar. Her ne kadar Ramazan’ın manevi atmosferi Konya’da daha fazla hissedilse de aynı büyük şehirlerde olduğu gibi orucun alenen yendiği bölgeler de bulunmaktadır. Şerafeddin Camii’nin yakınında bulunan Mahkeme Hamamı ile Öz İşhanı arasındaki dar sokak alenen oruç yiyenlerin mekânı haline gelmiştir. Gencecik¸ sapasağlam insanlar burada sokak ortasında çay içip sigara tüttürmektedir. Oysa eskiden Konya’da böyle bir şey mümkün müydü? O zaman oruç yenilen mekânların vitrini bir perdeyle örtülürdü. Tamam, oruç tutmayabilirsin bu sizin tercihiniz ama tutanlara da saygı göstermek zorundasın.
Şehrimizde halkımızın en fazla şikâyetçi olduğu meselelerden birisi de teravih namazından sonra Kültürpark içerisinde düzenlenen “Rahmet Akşamları” adı verilen programlardır. Şahsen biz düzenlendiği ilk günden bu yana bu tür programlara ne katıldık¸ ne de katılırız. Teravih namazından sonra evimize gittiğimiz için bu programların bizim hayatımızda yeri yok fakat okuyucularımızdan bize gelen şikâyetleri de ilgililere iletmek boynumuzun borcu. Efendim zaten teravih namazından çıkınca saat 23.00 oluyor. Hatimle kılıyorsanız camiden çıkışınız 24.00’ü buluyor. Dolayısıyla geceler kısa olduğu için bu tür programlara gerek yok. Bir de görüşlerine çok değer verdiğim bir gazeteci dostumuzun sosyal medya hesabından yazdıklarına göre 13 şehidimizin olduğu gece bile programlara ara verilmemiş. Müzikli program o gece de hiçbir şey yokmuş gibi devam etmiş. Niye bu kadar duyarsız olduk? Lafı hiç uzatmaya gerek yok¸ buradan açıkça yazalım da sorumluluğumuzu bir nebze olsun yerine getirmiş olalım. Sayın Konya Büyükşehir Belediyesi yetkilileri¸ halkımızın büyük çoğunluğu bu programların yapılmasını istemiyor. Hatta bazı kimseler bu tür programları israf olarak görüyor. Elçiye zeval olmaz¸ halkımızın “Rahmet Akşamları”yla ilgili görüşü böyle¸ karar sizin ister devam edin¸ ister devam etmeyin…
Bilmem hatırlar mısınız? Geçmiş yıllarda ülkemizin çoğu şehrinde olduğu gibi Konya’da da muhtelif semtlerde iftar çadırları kurulurdu. Nedense bu güzel uygulama terk edildi. Özellikle Adem Esen Bey¸ Selçuklu Belediye Başkanı iken bu güzel geleneği ısrarla devam ettirmişti. Konya artık çok büyük ve kozmopolit bir şehir. Türklerin yanı sıra Irak¸ Suriye¸ Afganistan¸ Somali¸ Özbekistan ve Türkmenistan gibi farklı İslam coğrafyalarından gelen Müslümanları da bünyesinde barındırıyor. Üstelik bu insanların çoğu da ya öğrenci ya da muhacir. Şehrin merkezî yerlerinde iftar çadırları ya da iftar sofraları kurulsa da bu gariban insanlar oruçlarını buralarda açsalar iyi olmaz mı? Mevlâna Meydanı¸ Kültürpark ve Kılıçarslan Şehir Meydanı hatta bir de öğrencilerin yoğun olarak yaşadığı Bosna Hersek semti bu iş için uygun olur diye düşünüyorum. Bu şehir zengin bir şehir¸ belediyelerimiz¸ vakıflarımız¸ esnaf odalarımız isteseler günde üç değil otuz sofra bile kurabilirler!