Ahmet Kuş

Mescid-i Aksa'daki Son Olaylar

Ahmet Kuş

Mescid-i Aksa’da işgalci İsrail devleti tarafından cuma namazı kılınmasının yasaklanmasına ilişkin son olaylardan bahsetmeden önce isterseniz pek fazla geriye gitmeden geçmişi kısaca bir hatırlayalım. Olayların çok daha öncesi olsa da İsrail ile Ürdün, Mısır ve Suriye arasında çıkan “6 Gün Savaşı” Filistin meselesinin kırılma noktalarından birisidir. 1967 yılında “6 Gün Savaşı”nda Ürdün, Mısır ve Suriye’yi yenen İsrail, Gazze Şeridi, Batı Şeria, Sina Yarımadası ve Golan Tepeleri’ni işgal etti. Filistinlilere ait olan Doğu Kudüs’ü ise doğrudan ilhak ederek 1980 yılında çıkardığı bir kanunla Kudüs’ü doğusuyla batısıyla İsrail’in “birleşik başkenti” ilan etti. Bunun üzerine Birleşmiş Milletler, İsrail’in Doğu Kudüs’ü ilhak ederek başkent ilan etmesini geçersiz sayan bir karar aldı. Halen ABD dâhil uluslararası toplum Doğu Kudüs’ü işgal altında sayıyor. Ayrıca hiçbir ülke Doğu ve Batı Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanımıyor. İsrail’i tanıyan tüm ülkelerin büyükelçilikleri Tel Aviv’de bulunuyor. İsrail’in kanun dışı şekilde Doğu Kudüs’ü ilhak etmesi, uluslararası hukuktaki “işgalci güç, işgal ettiği topraklar üzerinde hâkimiyet hakkına sahip değildir” ilkesinin ihlali anlamına geliyor. Birleşmiş Milletlerin bu kararına rağmen ne yazık ki Doğu Kudüs, 1967 yılından beri İsrail işgali altındadır. 2005 yılında Gazze’den çekilmesine rağmen İsrail, o zamandan bu yana Gazze’yi abluka altında tutuyor.

Bu arada halen işgal altında tuttuğu Doğu Kudüs ve Batı Şeria’da ise Yahudileştirme politikasına devam ediyor. Şuanda Doğu Kudüs’te 200 binin üzerinde Yahudi yerleşimci yaşıyor. İşgalci İsrail son olarak Mayıs 2017 tarihinde Doğu Kudüs’te 15 bin yeni mesken inşa etme kararı aldı. Doğu Kudüs’te yaşayan 420 binin üzerindeki Filistinlinin hiçbir ülke vatandaşlığı bulunmuyor. Bir nevi arafta kalan Doğu Kudüs’teki Filistinliler ne İsrail ne Ürdün ne de Filistin vatandaşlığına sahip olmadıkları için devletsiz yaşıyorlar. 2003 yılında işgalci İsrail devleti tarafından inşa edilen duvarlarla nüfusun dörtte üçünün yaşadığı Doğu Kudüs’ün bazı mahallelerinin şehrin geri kalanı ile irtibatı kesildi. Duvarlar, Doğu Kudüs’ü adeta açık bir hapishaneye dönüştürdü. Bunun yanı sıra 1967 yılından buyana ikamet izni iptal edilen 14 bin Filistinli, Doğu Kudüs dışına sürgün edildi. Doğu Kudüs’te ev yapmalarına izin verilmeyen Filistinliler bu şekilde şehrin dışına çıkmaya zorlanırken, Kudüs dışında ikamet ettikleri tespit edilenlerin de bir daha şehre dönmesi yasaklanıyor. Aile üyelerinden birinin İsrail’in “terör” olarak nitelediği saldırılara karışması halinde de tüm aile bireyleri Kudüs dışına sürülüyor. Çoğu Filistinli Kudüs’ten dışarıya çıkamadığı gibi çıkanlar da geri dönemiyor. Dönüşte gümrük kapılarında yaşanan eziyetlerin boyutunu da bilmeyen kalmadı zaten… Bu aktardıklarımız Siyonist İsrail’in yaptığı zulümlerden sadece bir kısmı.   

Geçmişteki durumu kısaca özetledikten sonra şimdi bir de Mescid-i Aksa’da cuma namazı kılınmasını yasaklayan olayların sebebine bir bakalım. Olaylar 14 Temmuz 2017 cuma günü sabah saatlerinde iki İsrail polisinin öldürülmesiyle başladı. Polisleri öldüren Filistinliler Mescid-i Aksa avlusuna girdiler ve orada İsrailli polisler tarafından şehit edildiler. Bu olaylardan sonra İsrail, Harem-i Şerif’in kapılarını kapattı ve cuma namazı kılınmasına engel oldu. Bu skandal karar sonrası 1967 yılından beri ilk kez Mescid-i Aksa’da cuma namazına yasak geldi. Böylelikle son yaşanan olayların fitili de ateşlendi. Olayların ardından sosyal medya aracılığıyla haberin yayılmasıyla birlikte Filistinliler Mescid-i Aksa yakınında toplandı ve cuma namazını Selahaddin sokaklarında kıldılar. Namazdan sonra çıkan olaylarda Filistinli Müslümanlardan bazıları Siyonist polisler tarafından tutuklandı.

Gerek Filistin’de gerekse diğer Müslüman ülkelerde tepkilerin artması üzerine 16 Temmuz 2017 tarihinde işgalci İsrail, Harem-i Şerif’in iki kapısını yeniden açtı fakat kapılara kameralar ve metal dedektörleri yerleştirdi. Bu arada yine aynı gün Siyonist askerler Batı Şeria’da saldırı hazırlığında olduğunu iddia ettikleri bir Filistinliyi daha şehit ettiler. İsrail’in bu uygulamasını protesto eden Filistinliler, Harem-i Şerif kapılarına koyulan dedektör ve kameraları asla kabul etmeyeceklerini ilan ettiler. İşgalci İsrail, Harem-i Şerif’in kapılarına kurduğu metal dedektörleri vasıtasıyla Aksa Vakfı’nca kontrol edilen Harem-i Şerif’te egemenlik sağlamak istiyor. Metal dedektörleri güvenlik gerekçesiyle değil, Mescid-i Aksa üzerinde hâkimiyet kurma amaçlı olarak takıldı. İsrail’in, Mescid-i Aksa’yı yönetme hakkını resmî olarak tanıdığı Aksa Vakfı’na danışmadan attığı bu tek taraflı adımın kabulü halinde bunu daha ileri adımlar takip edecek. Dolayısıyla yasal dayanağı olmayan bu tür uygulamalara karşı tepkileri devam ettirmek gerek.

21 Temmuz 2017 cuma günü kapılardaki kamera ve dedektörleri kaldırmayan İsrail bir adım daha ileri giderek 50 yaş altı Müslümanların Harem-i Şerif’e girişine de yasak getirdi. İsrail’in metal arama dedektörü uygulamasına tepki gösteren Filistinliler vakit namazlarını Harem-i Şerif’in kapılarının önünde eda ediyorlar. Filistinlilerin ve uluslararası toplumun tepkileri üzerine 25 Temmuz 2017 tarihinde kapılardaki dedektörleri kaldıran işgalci İsrail, krizi daha da tırmandıracak yeni bir açıklama daha yaptı. Dedektörlerin yerine akıllı kontrol sistemleri kuracaklarını açıkladı. İsrail, 27 Temmuz 2017 tarihinde Mescid-i Aksa çevresindeki güvenlik önlemlerini kaldırdı fakat Harem-i Şerif’e girmek isteyen Filistinlilere yönelik saldırılara son vermedi. 28 Temmuz 2017 cuma sabahı ise Mescid-i Aksa’da cuma namazına yasak getirerek, Harem-i Şerif’e 50 yaşın altındaki Müslümanların alınmayacağını açıkladı. Şimdilik kriz nispeten yatışmış gibi görünüyor fakat İsrail kapılarda yeni bir uygulamaya giderse olayların daha da büyüme ihtimali var. Çünkü İsrail’in bu haksız müdahalesini kabul etmek mümkün değil. Tahminime göre yine İsrail istihbaratı tarafından tezgâhlanan bu olaylar bir nabız yoklama operasyonuydu. Gelecek tepkileri ölçen İsrail, muhtemelen Harem-i Şerif kapılarında yeni uygulamalara yönelecek fakat ne yaparsa yapsın bu haksız müdahalelere karşı Müslümanların tepkisi artarak devam edecek.                       

 

 

Yazarın Diğer Yazıları