Koyunoğlu Müzesi - I
Ahmet Kuş
Bugün sizlere Konya’nın hayırlı bir evladını ve onun adını yaşatan bir müesseseyi tanıtmaya çalışacağım. Merhum Ahmet Rasih İzzet Koyunoğlu, ömrünü tarihî eserlerin korunması ve gelecek nesillere aktarılmasına vakfeden birisiydi. Tarihî eserlere olan sevgisi onu ülkemizin en önemli koleksiyonerlerinden biri yaptı. Koyunoğlu’nun amatör bir hevesle başladığı tarihî eser koleksiyonerliği zaman içerisinde küçük bir müze oluşturacak boyuta ulaştı. Koyunoğlu’nun yaşadığı dönem, tarihî eserlerin değerinin yeni yeni anlaşılmaya başlandığı bir geçiş dönemiydi. Henüz o dönemde halkımız tarihî eserlerin korunması ve gelecek nesillere aktarılması hususunda yeterince bilinçli değildi.
1800’lü yılların sonunda Osmanlı coğrafyasındaki ören yerleri batılı seyyahlar ve oryantalistler tarafından tam anlamıyla talan edildi. Özellikle bu dönemde ve Cumhuriyet’in ilk yıllarında Anadolu’dan yurt dışına tarihî eser kaçakçılığında ciddi bir artış yaşandı. Açılan konsolosluklar, diplomatik temsilcilikler, misyoner hastaneleri vb. birimlerde çalışanlar, seyyahlar, kazı için Anadolu’ya gelen batılı arkeolog ve sanat tarihçiler tarihî eserlerin yurt dışına çıkarılması için çalıştılar. Dönemin yöneticilerinin ve halkımızın tarihî eserler konusundaki bilinçsizliğinden ve ihmalkârlıklarından istifade ederek çok kıymetli parçaları yurt dışına kaçırdılar. Kaçırılan eserler kimi zaman altın bir kolye, kimi zaman da bir caminin çini mihrabı ya da ahşap kapı kanatları oldu.
İzzet Koyunoğlu, Selçuklu Dönemi’nin önemli devlet adamlarından biri olan Sahip Ata Fahreddin Ali’nin soyundandır. 1900 yılında Konya’nın Topraklık, Kerim Dede Çeşme Mahallesi’nde doğdu. Babasının adı İzzet, annesinin adı Naciye’dir. İlköğrenimini babasının nezaretinde yaptıktan sonra sıbyan mektebinde okudu. Sıbyan mektebini bitirdikten sonra muhtelif hocalardan özel dersler aldı. Tarihî eserlere olan ilgisi 1913 yılında daha çocuk yaştayken başladı. İstanbul’daki Halkalı Ziraat Mektebi’nden mezun oldu. Kurtuluş Savaşı’na yedek subay olarak katıldı. Dumlupınar ve Sakarya savaşlarında gösterdiği başarılardan dolayı İstiklal Madalyası’yla ödüllendirildi. Askerliğini bitirdikten sonra Devlet Demiryollarında memur olarak göreve başladı. 1928 yılında gönderildiği Almanya’da üç yıl mesleğiyle ilgili araştırma ve incelemeler yaptı. Almanya’dan döndükten sonra Devlet Demiryollarında başmüfettiş oldu. Türk Ocaklarının millî kültür ve medeniyet tarihine ait konularda başlattığı araştırma, derleme ve inceleme faaliyetlerinin etkisiyle yazma ve matbu kitaplar, etnografik ve arkeolojik eserler toplamaya başladı. Koyunoğlu’nun tarihî eserlere olan ilgisinde Abdülkadir Erdoğan’ın teşvikleri de etkili oldu. Görevli olarak gittiği yerlerden aldığı tarihî eserleri babasından kalanlarla birlikte biriktirmeye başladı.
1956 yılında emekli olduktan sonra, topladığı eserleri özel bir müze ve kütüphane şeklinde düzenlediği Topraklık semtindeki baba evinde araştırmacıların ve ziyaretçilerin istifadesine sundu. Yurt içinde ve yurt dışında tarih, kültür ve sanat konulu toplantılara katıldı. Koyunoğlu Müze ve Kütüphanesi adıyla tanınan ev yerli ve yabancı araştırmacıların uğrak yerlerinden biri oldu. Biriktirdiği eserlere yabancılar tarafından çok yüksek fiyatlar teklif edilmesine rağmen, koleksiyonlarını Konya Belediyesi’ne bağışlamayı tercih etti. Aldığı bu karara istinaden müze ve kütüphanesinde bulunan eserlerinin tamamını 4 Temmuz 1973 tarihinde Konya Belediyesi’ne bağışladı.
Konya Belediye Başkanı Yılmaz Kulluk’un da katıldığı mütevazı bağış töreninin yapıldığı gün gazetecilerin ne hissettiğini sormaları üzerine Koyunoğlu şu sözleri söylemişti; “Bu müzenin kuruluşuna Türk Ocaklarının kuruluşundan iki sene sonra yani 1913 tarihinde başladım. Başlangıçta halk edebiyatı ile ilgili (Cönk) mecmuaları, harsiyat ve halkiyata ait mevzular ile ilgili etnografik eşyaları, daha sonra çeşitli tarihî eserleri, kitapları ve arkeolojik eşyaları topladım. Bu müze ve kütüphane için maddi bir değer biçmeye imkân yoktur. Bu bağışın tek gayesi çok sevdiğim mübarek ülkemizin ve kahraman milletimizin turizm yönünden kalkınması amacına dayanmaktadır. Şöhretin bir afet olduğunu idrak edenlerdenim. Yani demek istiyorum ki şahsen öğünmek, meşhur olmak gibi bir afetten Cenab-ı Hak bendenizi muhafaza buyursun. Kemal-i Sıdk’u ihlâs ile tesisine çalışmış olduğum bu müesseseyi, helal para ve imkânlarımla, yani alın terimle demir asa demir çarık bütün ülkeyi dolaşarak hatta dünyayı dolaşarak bu eseri vücuda getirdim. Ve yine kemal-i sıdk’u ihlâs ile mübarek vatanıma ve kahraman milletime hibe ettim. Bir fani kul bundan başka nasıl saadete kavuşabilir? Allah’ın beni şu mesut neticeye mazhar etmiş olduğunu şükran ve minnetlerimle kaydederim.” Koyunoğlu, müzenin müdürlüğünü yaptığı sırada 22 Eylül 1974 tarihinde vefat etti ve Üçler Mezarlığı’na defnedildi.