Ahmet Kuş

Karapınar

Ahmet Kuş

Geçtiğimiz haftalarda Konya Aydınlar Ocağı üyeleri ile birlikte Karapınar, Ereğli ve Halkapınar’ı kapsayan günübirlik bir geziye katılmıştık. Kısmet olursa bu yazımızda gezimizin Karapınar bölümüne ilişkin izlenimlerimizi aktaracağız. Bize ayrılan yer kısıtlı olduğu için gezimizin Ereğli ve Halkapınar bölümlerini ise daha sonraki yazılarımızda anlatacağız. Günler kısa olmasına rağmen ışık ve gökyüzü çok güzel olduğu için güz günleri fotoğraf gezileri için çok idealdir. Tabiattaki renklerin yavaştan değişmeye başladığı bu günler fotoğrafçılara eşsiz sürprizler sunar. Karapınar’daki gezimizin ilk durağı Sultan Selim Külliyesi idi. Anadolu’yu Ortadoğu’ya bağlayan yol güzergâhında yer alan Karapınar’da ilk yerleşim Hititlere kadar gitmektedir. Karapınar’ın Osmanlı dönemindeki adı “Sultaniye”dir. Osmanlı döneminde yaptırılan külliye, Karapınar’daki en önemli kültür varlığıdır. 16. yüzyılda külliyenin yapılmasıyla birlikte Sultaniye’nin önemi daha da artmıştır. Vaktiyle cami, iki kervansaray, hamam, imaret, tabhane, arasta, mektep, muvakkithane, şadırvan, kiler, buğday ve arpa ambarları, buğday dingi, odun deposu, yel değirmeni, su değirmeni ve büyük bir su tesisi gibi bölümleri bulunan külliyeden günümüze ancak bazı bölümler sağlam olarak ulaşmıştır. Külliyenin çeşmesi ise günümüzde caddenin karşı tarafında kalmıştır. Her ne kadar arasta bölümündeki restorasyon pek istenen düzeyde olmasa da külliyenin şu andaki hâli çok iyi durumdadır. Klasik Osmanlı mimari tarzının tipik bir örneği olan Sultan Selim Külliyesi, Konya civarında görülmesi gerekli en kayda değer yapılardan birisidir.

Karapınar’daki diğer iki Osmanlı dönemi yapısı ise Reşadiye Camii ve Yağma Pınar Camii’dir. 1911 yılında inşa edilen Reşadiye Camii ilçe merkezinde, Yağma Pınar Camii ise Kıçıkışla köyünde yer almaktadır. Karapınar’da görülmesi gereken yerlerden birisi de erozyon sonucunda çölleşen ve örnek olarak bırakılan bölgedir. 1960’lı yıllarda erozyon sebebiyle çölleşme tehlikesiyle karşı karşıya kalan Karapınar’da bu tarihten sonra devlet tarafından erozyona karşı müthiş bir mücadele başlatılmıştır. Yapılan çalışmalar sayesinde büyük oranda önlenen erozyonu unutturmamak ve toplumun dikkatini çekebilmek amacıyla çölleşen kısımdan bir bölümü orijinal haliyle muhafaza edilmiştir. İncecik kum yığınlarıyla tamamen bir çöl olan bu bölgenin etrafı yapılan istikrarlı mücadele sayesinde yöreye has ve kuraklığa dayanıklı iğde, akasya, dişbudak, karaağaç, akağaç gibi ağaç çeşitleriyle ve toprak kaybını önleyen yabani bitkilerle kaplanmıştır. Karapınar Erozyon Önleme Bölgesi, dünyada başarıyla uygulanan örnek projelerden birisidir. Etrafı tellerle çevrili olan bu bölgede bitki örtüsünün değişmesiyle birlikte çok zengin bir yaban hayatı oluşmuştur. Film çekimlerinde doğal bir plato vazifesi gören bu örnek erozyon bölgesi Karapınar’da mutlaka görülmesi gereken yerlerden birisidir. “Kervan” belgeselinin çekimleri sırasında görme imkânımız olan erozyon önleme bölgesinde çokça fotoğraf çekmiştik.

       Karapınar denilince ilk akla gelen yerlerden birisi de obruklardır. Genellikle Karapınar’ın kuzey bölgelerinde ani çöküntüler sonucunda oluşan obruklar yöre insanının korkulu rüyası hâline gelmiştir. Aşırı yeraltı suyu kullanılması ve bölgenin coğrafi yapısı sebebiyle ortaya çıkan sulu ya da susuz obrukların sayısı her geçen gün artmaktadır. Bazen öyle durumlar ortaya çıkmıştır ki sabah tarlasına çift sürmeye giden bir çiftçi tarla içerisinde büyük bir obrukla karşılaşmıştır. Karapınar’daki doğal oluşumların bir diğeri de Meke Gölü’dür. Günümüzde neredeyse tamamen kuruyan Meke Gölü vaktiyle suyla kaplıyken harika bir görünüme sahipti. Uzun yıllar tuz üretimi de yapılan Meke Gölü, “Meke Tuzlası” adıyla da bilinir. Konya-Ereğli yolunun sol tarafında bulunan Acıgöl de Karapınar’daki görülmesi gereken yerlerden birisidir. Oldukça derin bir göl olan Acıgöl’ün suları tuzlu ve acı olduğu için gölde mikroskobik canlılar haricinde canlı yaşamamaktadır. Burası da Meke Gölü gibi volkanik bir çöküntü sonucunda oluşmuştur. Koyun yoğurdu ve koyun peyniri haricinde Karapınar’dan alabileceğiniz yöreye has bir ürün bulunmuyor. Bir de şayet mevsimi uygun olursa yol üzerindeki satıcılardan “hırtlak” alabilirsiniz. Aslında Karapınar yöresi el dokuması halı ve kilimler çok meşhurdur fakat üretimi bittiği için artık yöreye has el dokumalarını bulmak imkânsız gibi bir şey…                                

Yazarın Diğer Yazıları