
HALKAPINAR
Ahmet Kuş
Hatırlarsanız önceki haftalarda Karapınar-Ereğli gezimizin son durağının Halkapınar olduğunu belirtip her ilçeyi müstakil bir yazı ile değerlendireceğimizi yazmıştık. Halkapınar her ne kadar çok eski bir yerleşim birimi olsa da ilçe statüsünü yakın bir tarihte kazanmıştır. 1990 yılında ilçe olan Halkapınar nüfus olarak Konya’nın en küçük ilçelerinden birisidir. Türkiye İstatistik Kurumu’nun 2016 yılı verilerine göre toplam nüfusu 4302 olan Halkapınar, Konya’nın ilçeleri içerisinde otuzuncu sıradadır. Nüfusu en düşük ilçemiz ise Halkapınar’ın ardından 31. sırada yer alan Yalıhüyük’tür. 1509 gibi çok düşük bir nüfusa sahip olan Yalıhüyük’te nüfusun azalışı devam etmektedir. Nüfus bir yerleşim biriminin sosyal ve ekonomik yönden gelişmesi için en önemli etkenlerden birisidir. Ne yazık ki Halkapınar gibi sahip olduğu nüfusu elinde tutabilecek yeterli yatırım ve ekonomik imkâna sahip olmayan Ahırlı, Derbent ve Yalıhüyük’ün de akıbeti aynı. Sürekli nüfus kaybı yaşayan bu ilçeler doğal olarak belirli bir sınıra ulaştıkları zaman kasaba statüsüne gerileyecekler. Yıllardan beri dünyanın çoğu ülkesinde olduğu gibi “şehirleşmeyi” bir devlet politikası olarak benimseyen ve teşvik eden Türkiye’de ilçe, kasaba ve köy nüfusları erimeye devam edecek...
Halkapınar’ın eski adı “Zanapa”dır. İlçe Karapınar ve Ereğli de dâhil bu bölge halkı arasında genellikle “Zanapa” adıyla da anılır. Halkapınar civarı Türkler tarafından fethedilmeden önce şimdiki Karayusuflu ve Büyükdoğan köyleri arasında bir Bizans yerleşmesi olan “Anari” şehri bulunuyormuş. Bu şehirde dönemin kralının ölen kızı adına yaptırdığı bir de “Zengi” adında bir mabet bulunuyormuş. Bazı kaynaklarda “Zengi” sözcüğünün zaman içerisinde “Zanapa”ya dönüştüğü ve yörenin adının da buradan geldiği belirtiliyor fakat bu iddianın doğruluk derecesini bilemiyoruz. Halkapınar, uzun yıllar Ereğli ilçesine bağlı bir nahiye iken 1954 yılında kurulan belediye teşkilatı ile kasaba olarak varlığını devam ettirmiştir. Kasabanın adı 1962 yılında değiştirilerek Halkapınar adını almıştır. Halkapınar’ın sürekli olarak göç vermesinin en önemli sebeplerinden birisi de bölgedeki verimli tarım arazilerinin İvriz Barajı altında kalmasıdır. 1985 yılında işletmeye açılan İvriz Barajı bölge halkının Mersin ve Ereğli başta olmak üzere diğer şehirlere göç etmesine sebep olmuştur.
Halkapınar’daki en önemli kültür varlığı İvriz köyünde bulunan Hitit Anıtı’dır. Büyük bir kaynağın yakınındaki dik kayalık yüzey üzerine oyulmuş olan rölyefe Tuwana Kralı Warpalawa işlenmiştir. Kralın karşısında bir elinde buğday başakları, diğer elinde ise üzüm salkımı tutan Tarhunza bulunmaktadır. Anıt o kadar güzel yapılmıştır ki her iki figürün de kıyafetlerindeki detaylar bile bellidir. Hitit anıtları genellikle su kaynaklarının bulunduğu bölgelere yapılmıştır. Buradaki anıt da İvriz Çayı’nın doğduğu yerin yakınında yer almaktadır. İvriz Hitit Anıtı’ndaki kitabede rölyefi yapan ustanın adı da yazılıymış fakat kitabenin o bölümü zarar gördüğü için ustanın adı okunamamıştır. Bilinirliği yüksek olan anıt, Halkapınar’ın tanıtımında etkili bir unsurdur. Sadece ülkemizden değil dünyanın farklı bölgelerinden bile anıtı görmeye gelenler bulunmaktadır.
Halkapınar ekonomisini tarım ve hayvancılık sektörleri ayakta tutmaktadır. Buğday ve arpa ilçede en fazla üretimi yapılan tahıl ürünleridir. Bunun yanı sıra düşük miktarda çavdar ve nohut da yetiştirilmektedir. Kiraz ve elma ilçede en fazla yetiştirilen meyve çeşitleridir. Pek yekûn teşkil etmemekle birlikte armut, vişne, ceviz, erik, kayısı, üzüm ve şeftali gibi meyveler üretilmektedir. Yem bitkisi olarak da kısıtlı miktarda yonca ve mısır ekimi yapılmaktadır. İlçede herhangi bir sanayi tesisi bulunmadığı için kalkınmanın yolu tarım ve hayvancılıktan geçmektedir. Sulanabilir tarım alanlarının arttırılması ve organik tarımın teşvik edilmesi ilçenin tarımdan elde ettiği geliri daha da arttıracaktır. Bunun yanı sıra özellikle küçükbaş hayvancılığa yönelik teşvikler arttırılarak halk bu alana yönlendirilmelidir. Bölge, koyunculuk için çok elverişli topraklara sahiptir. Hitit Anıtı’nın çevresi yeniden düzenlenip balıkçılık için ilave tesisler yapılabilirse turizmin de ilçe ekonomisine büyük katkıları olacaktır. Anıtın yakınına yörede yetişen ürünlerin satıldığı otantik bir pazar yeri kurulursa hem üreticiler desteklenmiş olur hem de anıt için gelenler buradan alış veriş yaparlar.