Ahmet Kuş

Gönlümüzün Sultanı Hoş Geldin

Ahmet Kuş

Şükürler olsun ki bir Ramazan’a daha ulaştık. Allah bu mübarek ayın feyiz ve bereketini üzerimizden eksik etmesin. On bir ayın sultanı olarak kabul ettiğimiz Ramazan ayı her şeyden önce bir ibadet ayıdır. Oruç¸ sağlıklı ve akıllı her yetişkin Müslüman’a farz kılınmıştır. Allah Kuran-ı Kerim’de Bakara suresinin 183. ayetinde mealen şöyle buyuruyor; “Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakınmanız için oruç¸ sizden öncekilere farz kılındığı gibi¸ size de farz kılındı.” Yine Tevbe suresi 112. ayette ise mealen şöyle buyrulmaktadır; “Bunlar¸ tövbe edenler¸ ibadet edenler¸ hamdedenler¸ oruç tutanlar¸ rükû ve secde edenler¸ iyiliği emredip kötülükten alıkoyanlar ve Allah’ın koyduğu sınırları hakkıyla koruyanlardır. Müminleri müjdele.”

 

Ramazan oruç ayı olduğu gibi aynı zamanda Kuran ayıdır. Yüce kitabımız Kuran-ı Kerim bu ay içerisinde bulunan Kadir gecesinde indirilmiştir. Müminler bu ayda çokça Kuran okuyup tefekkür ederler. Cenab-ı Allah¸ Kadir suresinin 1-5. ayetlerinde mealen şöyle buyurur; “Biz onu (Kuran’ı) Kadir gecesinde indirdik. Kadir gecesinin ne olduğunu sen bilir misin? Kadir gecesi¸ bin aydan hayırlıdır. O gecede¸ Rablerinin izniyle melekler ve Ruh (Cebrail)¸ her iş için iner dururlar. O gece¸ esenlik doludur. Ta fecrin doğuşuna kadar.” İşte böyle mübarek bir ayda her anımızı¸ her dakikamızı boş geçirmeden ibadetle¸ zikirle geçirmeliyiz. Bu ayda dünyevî meseleleri en asgarî düzeye indirmeliyiz. Orucu sadece ibadet niyetiyle tutmalıyız. Oruç bir diyet yöntemi değildir. Allah rızası için ve Allah emrettiği için yapılan bir ibadettir.

 

Oruçla ilgili olarak Resulullah sallallahu aleyhi ve selem de Ebu Hüreyre tarafından rivayet edilen bir hadis-i şerifinde şöyle buyurur; “Oruç kalkandır. Biriniz oruç tuttuğu gün kötü söz söylemesin ve kavga etmesin. Şayet biri kendisine söver ya da çatarsa: ‘Ben oruçluyum’ desin.” Başlangıcı rahmet¸ ortası mağfiret ve sonu da Cehennem ateşinden kurtuluşumuza vesile olacak bu mübarek ayda insanî münasebetlerde daha da çok dikkatli olmalıyız. İnsanlara karşı daha sabırlı ve şefkatli davranmalıyız. Çokça tövbe edip¸ kurtuluşumuz için dua etmeliyiz. Orucun rahmet ve bereketine ziyadesiyle kavuşabilmek için nefsimizi günahlardan alıkoymalıyız. Bir de yeryüzünün farklı coğrafyalarında zulüm altında bulunan Müslüman kardeşlerimiz için yardım ve dualarımızı esirgememeliyiz. Özellikle Filistin¸ Yemen¸ Suriye¸ Irak ve Somali gibi ülkelerde yıllardan beri devam eden karışıklıkların ve zulümlerin sona ermesi için Rabbimize çokça yalvarmalıyız. Söz konusu ülkelerde zulüm Ramazan’da da devam ediyor. Filistin’de işgalci İsrail her Ramazan’da bir bahane uydurup Müslüman’lara saldırıyor. Hatta o kadar ileriye gidiyorlar ki Mescid-i Aksa’ya bile müdahale etmekten kaçınmıyorlar.

 

Bir de bu ayda hali vakti yerinde olanlar zekât ve sadakalarını gerçek ihtiyaç sahiplerine versinler. Malum ülkemizde milyonlarca Suriyeli muhacir kardeşimiz bulunuyor. Zekât ve sadaka verirken bu kardeşlerimizi de unutmayalım. Suriyelilerin bazıları çalışarak geçimini sağlasa da bir kısmı hâlâ yardıma muhtaç. Yardım yaparken onları da gözetmeliyiz. Daha ilk günlerden itibaren Ramazan’ın rahmet ve bereketi şehrimizde hissedilmeye başladı. Maşallah Ramazan’dan önce başlayan bahar yağmurları şimdi de devam ediyor. Allah bizleri susuzluk ve açlıkla imtihan etmesin. Verdiği nimetlere şükürler olsun. Yüce Rabbimiz mağfiretini ve rahmetini bizlerden esirgemesin. Ramazan-ı Şerif’in ilk günlerini yaşadığımız şu günlerin hepimizin affına vesile olmasını temenni ediyorum. Allah cümlemize sağlık ve afiyet versin. Bu vesileyle tüm değerli okuyucularımın Ramazan-ı Şerif’ini tebrik eder¸ sağlıklı ve huzurlu günler dilerim. Allah’a emanet olunuz…    

 

Yazımızı Mevlâna Celaleddin Rumî’nin Divan-ı Kebir adlı eserinin ikinci cildinin 14. sayfasında yer alan Ramazan’la ilgili bir şiiriyle bitirelim: 

 

ORUCUN KAFDAĞI

 

Ey ay yüzlü sevgili¸ Ramazan ayı geldi.

Sofranın üstünü ört¸ yüceliklerin yolunu aç.

Yiyip-içmen yüzünden can civcivin¸ şu beden

yumurtasında kalakaldı; çık şu yumurtadan da

kanatların gelişip uçasın.

İçinde bir şey bulunmasın¸ için bomboş

olsun; dudaklarını neyin dudaklarına ver¸ bu

daha hoş; ney gibi onun nefesiyle doldun mu

artık şekerler çiğne.

Ekmek yemeye tövbe edersen ne ziyan

edersin ki? Ekmeği artıp duran sofra nerde¸ cana

canlar katan sevgili nerde?

Tortudan arınayım¸ arılıktan da öteye geçeyim

de Kafdağı’na çıkayım. Oruç Kafdağı’na

çıkan serçe bile Zümrüdüanka kesilir a cancağızım.

Orucun vereceği zayıflık¸ beti-benzi sarartır¸

baş döndürür amma bu çeşit zayıflık¸ bu çeşit

sararma solma yüzünden de insanlar¸

yed-i beyzâ’yı elde ederler.

Cehennemin kapısını kapadık¸ yani yiyip

içmeyi tamamen yok ettik; sen de cennetin

kapısını¸ yani aydın gönlünü aç.

Bedendeki nefis eşeğine çok hizmet ettin¸

onun otunu¸ arpasını çok çektin¸ götürdün;

can İsasına da hizmette bulunmak¸ ona da

yardım etmek gerek.

Sofrayla ekmeği görüp durdukça nerden

canı göreceksin¸ nerden cihanı seyredeceksin?

A benim canım¸ a benim cihanım¸ yürü de canı

ara¸ o cihanı ara. 

Yazarın Diğer Yazıları