
Büyük Selçuklu Seyahatnamesi
Ahmet Kuş
Geçtiğimiz perşembe günü Konya Kültür ve Turizm Derneği’nin davetlisi olarak Büyük Selçuklu Seyahatnamesi ile ilgili bir söyleşi gerçekleştirdik. Bugün sizlere bu söyleşinin bir kısmını aktaracağız. Büyük Selçuklu Mirası Projesi 2009 yılı ortalarında gündeme gelmiş ve hazırlıklara o tarihlerde başlamıştık. Projeyle ilgili maddi destek meselesi hallolduktan sonra ilk etap için 13 Mart 2010 tarihinde Kahire’ye hareket ettik. Çok geniş bir coğrafyayı kapsayan saha araştırmaları 30 aya yakın bir sürede tamamlandı. Cumhurbaşkanlığı tarafından himaye edilen projenin finansmanı Başbakanlık Tanıtma Fonu tarafından karşılandı. Büyük Selçukluyla ilgili bugüne kadar yapılan en kapsamlı çalışma olan projenin başından beri en büyük destekçisi ise Konya Aydınlar Ocağı idi. Konya Aydınlar Ocağı Başkanı Dr. Mustafa Güçlü ve yönetim kurulu, çalışmaya başladığımız ilk günden itibaren her aşamada desteklerini esirgemediler. Proje sonucunda ortaya çıkan 5 ciltlik kitabın basımı ise Selçuklu Belediyesi tarafından yapıldı.
Mısır, Filistin, Nahçıvan, Türkiye, Suriye, Yemen, Azerbaycan, Türkmenistan, İran, Afganistan, Özbekistan, Gürcistan, Ermenistan ve Irak projemizin mimari yapılarla ilgili olan ülkeleri; Rusya, Almanya, Fransa, İngiltere, Amerika ve Danimarka ise müzelerle ilgili olan ülkeleriydi. Projenin çekim aşamalarına Prof. Dr. Haşim Karpuz, Prof. Dr. Osman Eravşar, İbrahim Dıvarcı, Feyzi Şimşek, Ömer Faruk Çetin, Salih Düzgüner ve Tamer Yiğit’le birlikte gittik. Ekibimizin ana kadrosu bu arkadaşlardan oluşuyordu. Ülkelere göre çalışma grubu da değişiklik gösterdi. Projemizin editörlüğünü Prof. Dr. Haşim Karpuz ve Prof. Dr. Osman Eravşar, belgesel film çalışmalarını ise Yrd. Doç. Dr. Tacettin Şimşek, Sadık Yalsızuçanlar, Sercan Yaman, Hüseyin Bestil, Yücel Arzen ve Fatih Sezgin’den oluşan ekip yaptı. Aylarca devam eden bu keyifli yolculuk hayatımın en güzel dönemlerinden biriydi. Özellikle Kahire, Kudüs, Sana, Şam, Halep, Hama, Humus, Rakka, Bakü, Semerkant, Buhara, Tebriz, İsfahan, Herat ve Merv gibi kadim İslam şehirlerini görmek ise en önemli sevinç kaynağımdı. Bu proje vesilesiyle Türk-İslam kültürüne hizmet etmeyi nasip ettiği için Rabbime binlerce şükürler olsun.
Geziler sırasında acı ya da tatlı çokça olay geçti başımızdan, zorluklar da yaşadık, kolaylıklar da… Zaten kitabımızın yazılış gayelerinden biri de bu anıları kayda geçirmekti. Projemiz öylesine iyi bir zamanda bitti ki bundan dolayı ne kadar şükretsek azdır. Mısır, Suriye, Yemen ve Irak biz çekimleri bitirdikten sonra karıştı. Örneğin Suriye’ye iç savaş başlamadan önce 22 Nisan 2010 tarihinde araçla giriş yaptık ve iki hafta süresince Şam, Halep, İdlip, Rakka, Hama, Humus, Tartus, Lazkiye ve Busra gibi ülkenin en önemli şehirlerini baştan sona dolaştık. Sadece Selçuklu yapılarını değil buralarda bulunan tarihî eserlerin tamamına yakınını görüntüledik. Savaş sırasında yıkılan tarihî eserlerin çoğunun görüntüleri arşivimizde bulunuyor. Suriye’de savaş sırasında harap olan en önemli eserlerden birisi de Halep Ulu Camii’dir. Rejim tarafından yıkılan minaresi Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah tarafından yaptırılmıştı. Halep’te aynı zamanda çok sayıda Osmanlı dönemine ait tarihî eser de bulunuyor. Ne yazık ki bu yapıların akıbetini şu anda tam olarak bilemiyoruz.
Geziler sırasında en fazla kaldığımız ülke ise İran idi. İran’a ilk gezimiz 7 Nisan 2011 tarihinde başladı ve 10 gün sürdü. 10 gün gibi kısa bir sürede İran gibi büyük bir ülke tamamlanamayacağı için İran’a ikinci kez gittik. 10 Haziran 2011 tarihinde başlayan ikinci gezimiz ise 30 gün sürdü. Yine bu süre içerisinde Afganistan’a da kısa bir gezi gerçekleştirdik. Afganistan gezimiz, ülkede yol güvenliği olmadığı için sadece Herat şehri ile sınırlı kaldı. Büyük Selçuklu dönemine ait tarihî eserlerin çoğu İran sınırları içerisinde yer aldığı için kitabımızda İran bölümü oldukça geniş bir yer kaplıyor. İran sadece Selçuklu eserleri açısından değil, tarihin diğer dönemlerine ait eserler açısından da oldukça zengin bir ülke. Özellikle tarihe, sanata ve kültüre meraklı olan herkes İran’ı mutlaka görmeli.
İran’daki en önemli Büyük Selçuklu dönemi yapılarından birisi de İsfahan Cuma Camii’dir. Bir zamanlar Büyük Selçuklu devletinin başkentliğini de yapan İsfahan çok önemli bir şehir. İsfahan Cuma Camii ilk olarak Abbasiler döneminde yapılmış ve daha sonra farklı dönemlerde yapılan ilavelerle günümüzdeki hâlini almış. Selçuklular İsfahan’ı aldıktan sonra şehirdeki çoğu yapı gibi Cuma Camii’ni de tamir ettiler. Büyük Selçuklu döneminde camiye iki kubbeli bölüm ilave edildi. Güneydeki mihrap önünde bulunan kubbe, Melikşah’ın ünlü veziri Nizam’ül Mülk tarafından 1086-1087 yılları arasında yaptırıldı. Bu kubbe döneminin en büyük kubbesidir. Kuzey kubbesi ise yaklaşık bir yıl sonra Nizam’ül Mülk’ün vefatının ardından Vezir Tac’ül Mülk tarafından Melikşah’ın hanımı Türkan Hatun adına yaptırıldı. Sadece İsfahan değil İran’ın çoğu şehri görülmeye değer yerler. İranlılar özellikle restorasyon konusunda çok başarılılar. Başarılı olmalarının sebebi ise tuğla, metal, ahşap ve çini gibi emek gerektiren işlerde hâlâ iyi ustalara sahip olmaları. Bu işleri yıllar önce olduğu gibi şimdi de oldukça başarılı bir şekilde yapıyorlar. Sadece İran’da değil Türkmenistan ve Özbekistan gibi ülkelerde de hâlâ çok iyi ustalar bulunuyor.