Ahmet Kuş

Arz-ı Veda

Ahmet Kuş

Kıymetli okuyucularımız, 27 Mart 2017 tarihinden beri her pazartesi bu sütunlarda birlikte olduk. İlk günkü yazımızda belirttiğimiz gibi kültür, sanat ve tarih ağırlıklı olmak üzere şehrimizi ilgilendiren çoğu konuda fikrimizi beyan ettik. Dilimizin döndüğünce Konya gündemi hakkında görüşlerimizi yazmaya çalıştık. Yazılarımızda kimi zaman önerilerde bulunduk, kimi zaman muhataplarımızı kıyasıya eleştirdik, kimi zaman da övdük. Tabii eleştirilerimiz de, övgülerimiz de daha iyi bir şehirde yaşayabilmek için oldu. Her halükârda doğrudan, haklıdan, mazlumdan, mağdurdan yana tavır almaya çalıştık. Birilerinin darılmasına, kızmasına aldırış etmeden doğruları yazmaya devam ettik.
Eleştirdiğimiz kişileri şahsi çıkarlarımız için değil, kamu yararı için eleştirdik. Bizleri bilen bilir, Allah şahit ki hiç kimseyi şahsi bir mesele yüzünden yazı konusu etmedik. Özellikle tarihî yapılar ve çevre konusunda hassas olduğumuz için yerel yöneticileri genellikle bu konularda yaptıkları yanlış uygulamalar sebebiyle eleştirdik ve eleştirmeye de devam edeceğiz. Yoksa bizim hiçbir kimsenin şahsıyla bir alıp veremediğimiz yoktur. Belki sizlerin de dikkatini çekmiştir, özellikle Konya’da son yıllarda yapılan yanlış şehircilik uygulamaları sebebiyle Konya, tarihî şehir görünümünü büyük oranda kaybetti. Şehrin tarihî semtleri “kentsel dönüşüm” adı altında adeta beton bloklara teslim edildi. Tarihî eserler, evler, çeşmeler, yeşil alanlar ve sokak dokusu bilinçli bir şekilde yok edildi. Tarihî mahallelerde yapılan yeni imar uygulamaları sonucunda çoğu bölge birbirine benzedi. Artık İşgalaman, Sedirler, Sarıyakup, Mengene, Topraklık ile Aydınlık Evler, Sancak, Bosna Hersek ve Yazır’ın görünüm olarak pek fazla farkı kalmadı. Bizler bu aynılaşmanın normal olmadığını, şehrin tarihî semtlerini korumak gerektiğini defalarca yazdık ve yazmaya da devam edeceğiz. Bir şeyleri değiştiremesek de rüzgârın önünden ne kurtarırsak kârdır diye düşünüyoruz…
Bir yıldan fazla bir süredir birlikteyiz. Müsaadenizle bir süre dinlenip hâlen yarım kalan çalışmalarımızı tamamlamak istiyoruz. Elimizde bitirilmeyi bekleyen birkaç çalışma var, bu süreç içerisinde Allah emanetini almazsa bu işleri bitirip teslim edelim diye düşünüyoruz. Şartlar olgunlaşınca kısmet olursa haftalık yazılarımızla yeniden sizlerle birlikte olmak isteriz. Şimdilik bu kadar yeterli diye düşünüyoruz. Belki “haftada bir yazı ne olacak ki” diye düşünenleriniz olabilir ama bir yazı deyip geçmeyin, bu bir sayfalık yazıyı yazabilmek için bazen saatlerce araştırma yapmak gerekebiliyor. Yazı yazmak kolay gibi görünse de bazen kalem tutukluk yapıveriyor. Konuşmaktan, yazmaktan ziyade bazen “susmak” daha hayırlı olabilir…
Her okuyucu bizlerin nezdinde çok kıymetlidir. Yazılarımız yayımlandığı dönem içerisinde sizlerden teşvik edici, övücü, uyarıcı, yol gösterici, takdir edici çok sayıda e-posta ve mesaj aldık. Bazılarınızla telefonda ya da yüz yüze de görüştük. İnanın görüşleriniz bizler için çok değerli… Ben sizlere hakkımı helal ediyorum, sizlerin de hakkınızı helal etmenizi diliyorum. Tabii bir de yazılarımıza konu edindiğimiz kişiler var. Belki kimi zaman eleştirilerimizde dozu kaçırdığımız olmuş olabilir, sonuçta biz de bir beşeriz… Bu eleştirileri toplum yararı için yapmış olsak bile şayet bilmeden kırdığımız, gönlünü incittiğimiz birileri olmuşsa onlardan da helallik diliyoruz. 
Ve Hâkimiyet gazetesinde yazmaya başladığımız günden bu yana her türlü yardım, ilgi, saygı ve özeni gösteren başta gazetemizin imtiyaz sahibi Yusuf Gürbüz olmak üzere, sorumlu yazı işleri müdürü Zafer Samancı, yazı işleri müdürü Dursun Seyis, haber müdürü Mesut Ercüment, internet editörleri Mehmet Arı ve Ahmet Arı’ya ve diğer gazete çalışanlarına en kalbi şükranlarımızı sunuyoruz. Allah’a emanet olunuz… 

Yazarın Diğer Yazıları