Ahmet Kuş

Afrika Hakkında Bir Toplantı

Ahmet Kuş

Konya Aydınlar Ocağı şehrimizde en faal sivil toplum kuruluşlarından birisidir. Yıllardan beri hiç aksamadan gerçekleştirilen “Salı Sohbetleri” Konya’da istikrarlı bir şekilde devam eden birkaç kültür sanat faaliyetinden birisidir. Uzun bir süre Sille Kültür Evi’nde yapılan sohbet toplantıları binanın müze olarak kullanılmak üzere tadilata girmesiyle birlikte Konya İl Halk Kütüphanesi’nde yapılmaya başladı. Hâlen her salı günü saat 21.00’de kütüphanenin konferans salonunda gerçekleştirilen sohbetlere dileyen herkes katılabiliyor. Her ayın sohbet programı önceden belirlenip derneğin sosyal medya hesabından ilan ediliyor. Düzenlenen her programa katılamasak da ilgimizi çeken programlara katılmaya çalışıyoruz. Alanında uzman konuşmacıların davet edildiği “Salı Sohbetleri”nde siz değerli okuyucularımızı da aramızda görmek isteriz. Dilerseniz yarım saat daha erken gelip asıl konuşmadan önce yapılan dinî sohbeti de dinleyebilirsiniz.

11 Temmuz 2017 tarihinde sevgili dostumuz Mustafa Efe’nin konuşmacı olduğu “Türk Dış Siyasetinde Afrika” konulu toplantıya biz de dinleyici olarak katıldık. Mustafa Efe, ülkemizde Afrika konusunda alanında uzman olan birkaç isimden birisidir. Afrika kıtası, yaklaşık olarak dünya topraklarının yüzde 24’ünü oluşturuyor. Yüzölçümü büyük olmasına karşın nüfus yoğunluğu pek fazla değil. Afrika kıtasının toplam nüfusu bir milyar civarında. Nüfus genellikle Batı Afrika, Orta Afrika ve sahil kesimlerinde daha yoğunlaşmış. Sanayileşme ve coğrafi keşiflerle birlikte emperyalist ülkeler tarafından Afrika’nın sömürülmesi de başlamış oldu. Sömürgecilikten başka köle düzeni de yıllarca Afrikalıların parayla alınıp satılmasına yol açmıştır. Ülkelerinden alınan milyonlarca insan köle tacirleri tarafından gemilere doldurularak başka ülkelere satılmıştır. Amerika ve bazı Avrupa ülkeleri yıllardan beri Afrika’nın doğal kaynaklarını sömürmeye devam ediyorlar. Bağımsızlığını kazanan Afrika ülkeleri bile bu sömürgeci ülkelerin siyasi ve kültürel etkilerinden kurtulamadılar. Diğer yandan bağımsızlaşma sürecinde şartlar, bazı Afrika ülkelerini de Sovyetler Birliği’nin ve Çin’in kucağına itti. Her iki ülkenin de Afrika üzerinde bir hayli geniş bir etki alanı bulunuyor. Tarihte Afrikalılara çok zulmeden batılılar bundan hâlâ vazgeçmediler ve ellerinden geldiğince Afrika ülkelerinde istikrarsızlık çıkartmak için uğraşıyorlar. Afrika’da elde edilen bağımsızlıklardan sonraki iç savaşların tamamı batılı senaryoların ürünüdür. Çünkü Afrika ülkeleri istikrara kavuştuğu zaman batılılar bu ülkeleri sömüremeyeceklerdir.

Amerikalılar ve batılılar bunları yaparken ne yazık ki bölgeyle derin tarihî bağları bulunmasına rağmen Türkiye, kendi derdiyle uğraştığı için Afrika konusunda pek fazla bir şey yapamadı. Afrikalılar, kendilerini sömürgeci güçlere karşı korumaya çalışan Hilafet-i Osmaniye’yi hâlâ unutmadılar. Afrika yıllardan beri sömürülmesine rağmen doğal kaynaklar açısından hâlâ çok zengin bir kıtadır fakat bu zenginliği kullanabilecek iktidar ve istidat maalesef mevcut değildir. Bunların yokluğunun sebebi ise sömürgecilerin Afrikalıları eğitimsiz bırakmalarıdır. Sömürgeci devletler Afrikalıları yıllarca hamallıktan başka bir işte kullanmamışlardır. Afrika’nın birçok ülkesinde siyaset, ticaret ve ekonomi hâlâ beyazların elindedir. Eğitim alanlar ise misyoner okullarında dinlerini bile kaybetmişlerdir. Afrikalıların hayatı birçok açıdan dramatik sahnelere sahiptir. Afrika kıtasında 1900 yılında Hıristiyan nüfus sadece yüzde 7 iken günümüzde yaklaşık olarak yüzde 50 civarındadır! Bu rakam bile nasıl bir manzarayla karşı karşıya olduğumuzu anlatmak için yeterli olur sanıyorum…

Elbette Mustafa Efe daha başka şeyler de anlattı fakat sizlere sadece konferanstan aklımda kalanları nakledeceğim. Kısmet olursa Mustafa Efe, Konya Aydınlar Ocağı’nın bir kez daha misafiri olacak, İnşallah o zaman sohbete siz de katılır ve konuşmaları dinlersiniz. Osmanlı döneminde Afrika kıtasındaki topraklarımız sanıldığı gibi sadece kuzey Afrika ile sınırlı değildi. Hâkim olduğumuz topraklar Ekvator’a kadar uzanıyordu. Ekvator o dönemde Osmanlı devletinin Sudan Eyaleti’ne bağlı bir vilayeti idi. Avrupalılar Afrika’yı sömürürken Osmanlı devleti emperyalizme karşı Afrikalıları korumaya çalışıyordu. Osmanlı devleti tarafından gönderilen donanma Kenya sahillerine kadar ulaşıp Portekizlilere göz açtırmadı. Osmanlı devletinin bu çabaları köle ticaretini ve sömürgeyi tamamen önleyemese de çoğu bölgede etkili oldu. Bu sayede Mekke ve Medine’nin de güvenliği sağlanmış oldu. Osmanlı sultanları hilafet neyi gerektiriyorsa onu yaptılar. Osmanlı dönemi Afrika’sının Reşade (Çad) ve Kavar (Nijer) gibi bazı ilçeleri sonradan bağımsız devletler olmuştur. Osmanlının bu ilgisi Güney Afrika’ya kadar uzanmış ve son Osmanlı halifeleri buralara İslam’ı tebliğ edecek âlimler göndermişlerdir. Güney Afrika’da Osmanlı sevgisi o derece yaygınlaşmıştır ki 1911 yılında İtalya’nın Trablusgarp’ı işgali sırasında, Johannesburg’daki Müslümanlar gönüllü olarak savaşmak istediklerini Osmanlı Harbiye Nezareti’ne bildirmişlerdir.

Türkiye ile Afrika ilişkileri çok yönlü bir konu ve üzerinde çokça konuşulması gereken bir mesele. Dolayısıyla sadece bir gazete yazısıyla konuyu her yönüyle anlatmak mümkün değil. Şimdilik bu kadarıyla yetinerek bu konu hakkında daha sonra başka yazılar da kaleme alacağımızı ifade edelim. Son olarak Ebu Bekir Efendi’den kısaca bahsederek yazımızı tamamlayalım. Güney Afrika, İngiliz sömürgesi altındayken dinî konulardaki bazı meseleleri çözmek için Osmanlı devletinden fetvalar ve dinî kitaplar istediler. Bunun üzerine Sultan Abdülaziz, Şehrizor ulemasından Ebu Bekir Efendi’yi 3 Eylül 1862 tarihinde Güney Afrika’ya muallim ve müderris olarak görevlendirdi. Ebu Bekir Efendi Marsilya, Paris, Londra ve Liverpool’u da kapsayan uzun bir yolculuktan sonra Cape Town’a ulaştı. Ebu Bekir Efendi burada ilk iş olarak dil meselesini hallederek 7 ay içerisinde yerel dili öğrendi. Ardından ise sahte hocalarla mücadele ederek herkesi eğitmeye ve doğru bilgi vermeye çalıştı. Birbirleriyle çatışan Müslüman cemaatleri barıştırdı. Daha sonra temel dinî eserleri yerel dile çevirerek kaynak oluşturdu. Kurduğu okul üç yıl sonra ilk mezunlarını verdi. Güney Afrika’da İslam adına önemli hizmetlerde bulunan Ebu Bekir Efendi 29 Ağustos 1880 tarihinde Cape Town’da vefat etti ve buraya defnedildi. Mustafa Efe tarafından hazırlanan Ebu Bekir Efendi belgeseli inşallah yakın bir zaman sonra gösterime girecek.                        

Yazarın Diğer Yazıları