TYB Konya'da 'Cem Sultan ve Konya' konuşuldu
Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesi, salgına rağmen Konya Büyükşehir Belediyesi, Karatay, Meram ve Selçuklu Belediyelerinin katkılarıyla çevrim içi olarak 2021 yılı programlarının bir yenisini daha gerçekleştirdi.
TYB Konya Şubesi Yönetim Kurulu üyesi eğitimci Zafer Karakuş’un yönetiminde gerçekleştirilen programın konuşmacı konuğu, Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Öğretim görevlisi Prof. Dr. Kemal Yavuz, “Cem Sultan ve Konya” başlığı altında Cem Sultan’ın tarihî kişiliği ve Konya bağlamını konuştu.
1473'te Fatih Sultan Mehmed’in, Uzun Hasan üzerine Doğu Seferine gittiğini ifade eden Prof. Dr. Kemal Yavuz; “Büyük şehzadeleri olan Şehzade Mustafa ve Şehzade Bayezid'i yanında götürdü. Cem'i lalaları ile geride Edirne Sarayı'nda kaymakam olarak bıraktı. Edirne'ye 40 gün kadar hiç haber gelmemişti. Bunu Sultan'ın başına gelen bir felaket olarak yorumlayan Şehzade'nin iki lalası onu sultan olarak ilan ederek saray halkının ona biat etmesini sağladılar. Fakat Fatih Sultan Mehmed bu seferden galip olarak geri dönüp, bu olaya sebep olanları cezalandırdı. Sonraki yıl Konya'da vali iken ölen Şehzade Mustafa'nın yerine Şehzade Cem'i Konya'ya vali olarak atadı. 3 Mayıs 1481'de Fatih Sultan Mehmed'in ölümü üzerine yeni padişahı belirlemek için Amasya'da bulunan en büyük şehzade Bayezid'e ve Konya'da bulunan en küçük şehzade Cem'e haberciler gönderildi. Veziriazam Karamanlı Mehmet Paşa, şehzade Cem taraftarıydı. Cem Sultan haberi aldığında 4 gün geçmişti. Bayezid’e karşı giriştiği mücadele sonrası kısa süreli Osmanlı Devleti’nin başına geçen Cem, sonraki mücadelesini kaybederek Mısır’a gitti. Hicaz’da bulunan Cem, Karamanoğluları’nın desteği ile tekrar Bayezid’le mücadeleye tutuştu ve Rodos’a sığındı. 14 Mart 1489 günü Roma'ya gelerek Papa ile görüştü. Cem Sultan'ı kullanmak isteyenlerden birisi de Papa VIII. Innocentius idi. Papa, Cem Sultan'ı bahane ederek Osmanlılara karşı bir Haçlı Seferi düzenlenmesini istiyordu. Roma'da 5 yıl 11 aydan fazla kalındı. 6 buçuk yıl Fransa’da kaldı. Fransa Kralı VIII. Charles'in ısrarlı talepleri üzerine Cem, ona teslim edilmek üzere Napoli'ye doğru yola çıkıldı, ancak yolda fenalaştı. Muhtemelen teslimden önce Papa tarafından zehirlenmişti. Uygulanan bütün tedavi yöntemleri netice vermeyince şehzade, ‘Ailesinin Mısır'dan İstanbul'a getirilip gözetilmesi, kendisine hizmet edenlerin memnun edilmesi ve ölüsünün mutlaka Osmanlı ülkesine getirilmesi’ şeklindeki vasiyetini yazdırdı. Cem Sultan, 25 Şubat 1495'te öldü. II. Bayezid, kardeşi Cem Sultan'ın naaşı için para vermeyi reddetti. Bunun üzerine Cem Sultan'ın naaşı uzun süre alıkonmuştur. 1499 senesinde II. Bayezid ilginç bir şekilde Cem Sultan'ın naaşı için Napoli'ye savaş ilan etti. Bunun üzerine Napoli Cem Sultan'ın naaşını bir gemiye yükleyerek Osmanlı'ya teslim etti” şeklinde Cem Sultan’ın hayat hikâyesini özetledi.
Cem Sultan ve Konya hakkında önemli tespitlerde bulunan Prof. Dr. Kemal Yavuz, Konya’nın Cem’in hayatında önemli bir yere sahip olduğunu, şehzadeliği süresince birçok hizmeti Konya’ya kazandırdığını, bir edebiyat çevresi oluşturduğunu, bunların Cem Sairleri adı ile anıldığını ve her biri Cem’in siyasî hayatı boyunca kendisine vefa ve bağlılık gösterdiğini, onunla ağlayıp onunla güldüklerini” antattı. “Konya’da tahsilini ilerleten sehzade, ozellikle defterdar, nişancı gibi memurlarını da edebiyat ve şiirle uğraşan edebî zevk sahibi kimselerle bir halka oluşturduğunu, Aynî ve Turâbî’nin Cem’in hocası, Sâdî’nin nişancısı olduğunu, Şahîdî ve Haydar’ın da defterdar olarak hizmetinde bulunduğunu hatırlattı. Bu sairlerden baska Kandî, La’lî, Serif-i Amidî, Cem’in etrafında bulunan sairlerdi. Bu şairlerin hepsi şiirlerinde ona yer verdiler. Ancak hayatı hakkında pek az bilgiye sahip olduğumuz Şahidî, Gulşen-i Uşşak veya Mecnun u Leyla adındaki mesnevîsini 1478 yılında Cem Sultan adına yazmıstı. Haydar, Kandi, La’li ve Sehâyî de Cem Sultan’ı hiçbir zaman terk etmeyen ve onunla birlikte sonuna kadar gurbette kalan sairlerdendirler...” şeklinde konuşmasını sürdürdü.
Son bölümde Cem Sultan ve edebî kişiliği üzerinde durarak; “ilk şiirlerinde aşk teması ile ilgili şiirler yazdığını, örnek şiirlerle anlattı. Cem, güzelleri her zaman dîvân şiirinin penceresinden görmez; bazen gerçek tabiatta görünen âleme de açılır...” diyerek şiirlerindeki tema zenginliğinden bahsedip, İlâhî aşk ile ilgili eserler de verdiğini, ifade etti.
II.Bayezid ve Cem arasındaki mektuplaşmalar üzerinde durarak Bayezid’in Cem’e karşı düşmanlık etmediğini örneklerle açıkladı.
Cem’in, Oğuz-Nâme, Câm-ı Cem Âyin, Kerem ile Aslı gibi ve eserlerinden örnekler vererek esaret döneminde tasavvufi konulara eğildiğini, Memlük, Rodos, Papalık, Fransa ve İtalya’da sona eren bir sürgün hayatı, yalnızlık, vatan özlemi ve sabrın acı meyvesi olduğundan bahsetti.
Cem Sultan, “kendinden önceki sairlerden Şeyhî ve bilhassa devrinin şairi Ahmet Paşa’nın tesiri altında kaldığını, kendinden sonraki Gelibolulu Ali, Âkif Paşa, Namık Kemal, Ziya Paşa gibi şairleri etkilemiş olduğunu…“ söyledi.
Cem Sultan, bundan başka yine Hasan bin Mahmud Bayâtî’den Osmanlı sülâlesinin seceresini yazmasını istemesinin öneminden bahsetti.
Cem Sultan’ın Türk kültür ve edebiyatına birçok hizmetlerinin olduğunu, mersiye ve mesnevî yazdığını, Divânı ile dikkat çeken bir şair olduğunu, Muamma türünde önemli eserler ortaya koyduğunu, bütün bunların Sultan Cem’in, Türk edebiyatı, Türk dili, Türk kültür tarihine olan düşkünlüğünü ve milli suura bağlı seçkin bir şehzade olduğunu göstermektedir...” diyerek Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Bursa’da Zaman adlı şiirini okudu. Cem Sultan ve defnedildiği Gümüşlü semtinin önemi üzerinde duran Prof. Dr. Kemal Yavuz, programın son bölümde dinleyicilerden gelen soruları cevaplayarak iyi dilek ve temennilerle sohbetini tamamladı.