Konyalı Halil Amca'dan UNESCO'ya çağrı: 'Korumaya alın, biz koruyamıyoruz!'
Konya'da tarihi İplikçi Camii'nde çalışan Halil Ören, cami şadırvanın korunması için UNESCO'ya çağrıda bulundu.
Konya’da ses yansıtma özeliğiyle bilinen İplikçi Camii, Şadırvanı, yerli ve yabancı turistlerin uğrak merkezi olurken, Camii şadırvanın korunması hakkında çalışan Halil Ören’den UNESCO’ya çağrı geldi. Guinness Rekorlar Kitabına talip olduklarını belirten Ören, “Buradan Unesco’ya sesleniyorum. Gelsin burayı incelesin ve korumaya alsın. Çünkü biz iyi koruyamıyoruz.” dedi. İşte detaylar…
İplikçi Camii’yi dünyaya duyurmak ve tanıtmak istediklerini söyleyen Halil Ören, UNESCO’dan İplikçi Camii’nin incelemesi gerektiğini ifade etti. Sözlerini devam ettiren Ören, şunlara değindi: “Şu anda Konya İplikçi Cami şadırvanında ekosistem denemesi yapıyoruz. Buradan UNESCO’ya sesleniyorum. Gelsin burayı incelesin, koruma altına alsın. Çünkü biz iyi koruyamıyoruz. Guinness Rekorlar Kitabına da talibiz. Gelip incelesinler burayı. Burayı dünyaya tanıtmak istiyoruz. Bunu sosyal medyadan paylaşabilirsiniz. Teşekkür ederim.”
İPLİKÇİ CAMİİ’NİN TARİHİ VE YAPILIŞI
İplikçi Camii son zamanlarda bölge insanı tarafından araştırılırken, yapılışı da merak konusu oldu. İşte Konya’da merak konusu olan İplikçi Camii’nin hikayesi…
Ebülfazl Camii olarak da bilinen İplikçi Camii, Alaeddin'in Doğu’sunda Konya şehrinde yılında inşa edilen 13. yüzyıldan kalma Selçuklu dönemi İslami Cuma camisidir.
MS 1201-2 (598) yıllarında çevredeki cuma namazlarının kılınması amacıyla inşa edilen cami, 13. yüzyılda Anadolu Selçuklu Sultanlığı'nın benimsediği cami düzeninin ilk örneklerinden biri olarak kabul ediliyor. Aynı zamanda Anadolu'da tuğla kullanılarak inşa edilen iki Selçuklu dönemi camisinden biridir.
Yapıya ilk olarak, inşaatçısı Tebrizli Ebü'l-Fazl Abdülcebbâr'ın adı verilmiş, daha sonra bitişikteki Altun-aba Medresesi'nin kurucu mütevellisi ve yakındaki İplikçiler Çarşısı'nın adını taşıyan hamisi İplikçi Necîbüddin Ayaz'ın adı verilmiştir.
Kapısındaki kitabeye göre cami, M.S. 1333 Nisan ayı başlarında Mesudzâde Hacı Ebubekir adlı biri tarafından daha da genişletilmiş ve 1584 öncesinde bir yangında tahrip olmuş ve tüccar Hacı Emrullah adlı bir kişi tarafından onarılmıştır.
Defalarca yeniden inşa edilmiş olup, erken dönem mimari unsurları, vakfiye belgesi ve Orta Çağ kaynaklarındaki sözlerin tümü onu tarihsel açıdan önemli kılmaktadır.
HABER: ŞAHİN YALDIZLI